Dünyayı değiştirmek istemez miyiz? Her türlü haksızlığın, eşitsizliğin olduğunu göre göre yaşamayı tercih etmek çok mu kolay? Bir de tüm bunların sebeplerini bile bile, anlamana, kavramana rağmen göz yummak, taraf olmamak çok mu kolay? O yüzden dünyayı değiştirme çabasına bir yerden başlamak gerekiyor. Bunu isteyebiliriz.
Peki dünya nasıl değişebilir? Bizim istememiz yeterli olacak mı? Elbette ki yeterli değil. Malın, mülkün, ayrıcalıkların sahibi olanların yarattığı toplumsal, ekonomik, siyasal bir düzen var. Alışkanlıklar var, ön kabuller var, ön yargılar var. Somut çıkarlar var, gelenekler var. Özetle köklü bir düzen var. Öyle kolay değil değiş demekle değişmesi. Kökten yıkılması yenisinin baştan kurulması gerekiyor. Devrim gerekiyor.
Peki dünyayı değiştirmek için ne gerekir? Geri kalanları bir kenarda tutalım şimdilik. Ama şu üç koşul olmazsa olmaz. Devrimci fikirler, parti, emekçi halk. Bu üçü hazır mı dersin? Üçü ayrı ayrı olsa olmaz mı dersin?
Gelelim çağrımıza. Bu üç koşula yaklaşabiliriz. Üç koşul bir araya gelebilir. Her şeyin var olması için emek gerekir. Bu üç koşulun da varlığı politik emek gerektirir. Kol gücü kadar, zihin gücü, sinir gücü, gözlem ve eylem gücü gerektirir. Bu emekler sonucunda devrimci fikirler ortaya çıkabilir. Her koşulda yeniden yorumlanabilir. Devrimci fikirler sabit olmaz. Sabit olan devrimci ilkelerdir. Evet o yer çekimi yasası ne kadar sabitse o kadar sabittir.
Devrimci fikirler tek tek bireyleri değil birlik halinde yaşayan toplumu esas alır. Devrimin konusu toplumsaldır. Devrimci fikirlerin toplumsalla buluşması için ayrı bir parça gerekir. Parti o toplumsaldan ayrı kolektif parçanın kendisidir. Devrimci fikirler, politik emekle o parçada buluşabilir. Birçok devrimcinin verdiği emek partiyi var eder. Parti o emeklerin ve fikirlerin kolektif varlığıdır. Hepimizin içinde olduğu, hepimizin olan, hepimiz için yürüyen kolektif canlıdır parti. Parti olmadan devrim, devrimcilik olmaz.
Dünyayı değiştirme fikrinin, yani devrimin emekçi halkla buluşturulmasının biricik kanalı kolektif politik partinin ta kendisidir.
Devrimci fikirler için emek vereceğiz. Emekçi halka ulaşacağız. Devrimi yapacağız. Tüm bunları yapmak için partiye katılmalıyız.
Devrimci parti sosyal medya kataloğundan seçilmez. Fikirlerine, yani programına ve pratiğine bakmak gerekir. Elbette birçok parti var olacak. hepsi ayrı bir yol, yöntem önerecekler. Eleştirel düşünce var olacaksa farklı görüşler ve partiler de var olacak demektir.
Dünyayı emekçiler ve haksızlığa uğrayanlar lehine değiştirebiliriz. Biz bu mücadelenin ve devrimci fikirlerin güncel temsilcisinin EHP olduğunu öne sürüyoruz.
Devrimcilerin vekaleten değil asaleten var olduğu, emekçi halkın çok yönlü mücadelesini düzenin karşısına dikmeyi başaran, düzenden ve temsilcilerinden bağımsız örgütlenen sosyalist hareketin partisi EHP’dir.
Çağrımız EHP’nin fikirlerini ve eylemlerini takip eden herkese. Öğrenmenin, yetişmenin, deneyim kazanmanın, uygulamanın ve yeniden öğrenmenin aracı partidir. Uzakta durmak olmaz. Dünyayı değiştirmek için bir adım daha yaklaşalım. Politik emeklerimiz, devrimci fikirlerimiz, partinin kolektif varlığında birleşince ülke, dünya ve gelecek mutlaka değişecek.
Tiyatro sanatının ustası Bertolt Brecht “Partiye Övgü” şiirinde aklımızdan geçenleri şöyle yazıyor yoldaş.
iki tane gözün varsa senin,
binlerce gözü var partinin.
her yoldaşın bildiği kendi kenti,
beş kıtanın beşini de biliyor parti.
her yoldaşın bir vakti saati var,
partinin ise tarih saati.
her yoldaşı yok edebilirler her an.
parti ise yedi değil, binlerce can.
yığınların öncüsü o çünkü
ve o yönetiyor cengi
gerçeğin bilinciyle işlenmiş olan
başyapıtların kılıncıyla.