Taksim'deki 1 Mayıs Manzarası

Emekçi Hareket Partisi'nin 1 Mayıs günü yaptığı değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz:

 

Bugün bir kez daha işçi sınıfının politik mücadelesini, emekçi halkın mücadele azmini İstanbul’da Taksim’e, ve Ankara’da Kızılay’a taşımaya çalıştık. 27 yoldaşımız darp edilerek gözaltına alındı. Gözaltına alındıkları esnada aldıkları darbeler ve polisin sıktığı biber gazından kısmen etkilendiler. Bunun dışında bir sağlık problemleri yok. Şu an Ankara’daki yoldaşlarımız serbest bırakıldı, İstanbul’dakilerin ise akşam geç saatlerde serbest bırakılmalarını bekliyoruz. Tüm partililere, parti dostlarına, devrimci kamuoyuna ve işçi sınıfına kucak dolusu selamları var.

Bugün İstanbul’da, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istedik. “İşsiz, Aşsız, Aşısız Bırakan Sermaye Düzenini Yıkacağız” sözünü yazdığımız pankartımız, üzerinde “Yaşasın 1 Mayıs” yazan çelengimiz ve “Ferman Devletin 1 Mayıs Bizimdir” sloganlarımızla sabah saatlerinde Meydan’a çok yakın bir noktada toplandık. Kısa süre içerisinde kortejimiz saldırıya uğradı. Partimizin sözcüsü Özge Akman ile birlikte 20 yoldaşımız polisin şiddetli saldırısıyla gözaltına alındı.

Biliyoruz ki siyasi iktidar salgın koşullarını siyasi baskının, yasakların artırılması için fırsata çevirdi. İşçilerin çalışmasına tam istisna, mücadele etmesine tam yasaklama planını 1 Mayıs öncesinde uygulamaya koydu.

Emekçi Hareket Partisi gerçek bir devrimciler partisidir. Gerçekten işçi sınıfının siyasi iktidarı için mücadele eder. Gerçekten işçi sınıfını parti saflarına kazanmak için örgütlenir. Gerçekten işçi örgütlerini kapitalist düzene ve hükümetine karşı mücadele yolunda bilinçlendirmek için çalışır. Gerçekten emekçi halkın, kadınların, gençlerin, LGBTİQ+’ların kitlesel örgütlerini kurar ve mücadele eder. Gerçekten Kürt halkı başta olmak üzere haksızlığa uğrayan halkların haklarını savunur, onların uğradığı ulusal baskıya karşı mücadele eder.

Biz bu gerçeklerin partisiyiz.

Ne yazık ki bu ilkelerin her birinin başına “gerçekten” yazmak zorunda kalıyoruz. Çünkü kendimizi solun içerisinde yer tutan, gerçek olmayan eğilimlerden ayırdığımızı ayrıca belirtmek istiyoruz. 1 Mayıs’ın kitlesel kutlanmasına hiçbir imkan bırakılmamış, alkol satışından, video çekimine her hakkın fiilen ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bu koşullarda düzenin en çok yasakladığı yerde, Taksim’de kutlama yapma hakkımızı savunmalıydık, savunduk. Taksim’e çıkmak için politik varlığımızdan vazgeçmek, konfederasyonların protokol listesine isim yazdırmak zorunda değiliz. Mesele sadece valilikle anlaşıp anlaşmamak değil. Bütün politik iddialarından vazgeçmeyi bir sorun görmemektir mesele.

1976, 1977, 1989, 2009 ve sonrasındaki 1 Mayıs mücadeleleri görüntü mücadeleleri değildi. Gerçek kitleler, gerçek direnişler ve gerçek kayıplar yaşandı. Önceki kuşak yoldaşlarımız her dönem 1 Mayıs’ın geniş kitleler tarafından, siyasal hedeflerle kutlanabilmesi için çok emek harcadılar. Hiçbiri bir fotoğraf karesi, bir video efekti değildi. Bugün yozlaşmış sol gruplar yaygın iletişim alışkanlıklarının esiri olmuş durumdalar. Tıpkı muhalefet ettikleri rakipleri gibi olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek için insan üstü bi çaba sarfediyorlar. Gitmedikleri, yapmadıkları, örgütlenmedikleri, savunmadıkları, olmadıkları her şeyi varmış gibi “sunuyorlar”.

Bu sahtekar anlayış bizden uzaktır, saflarımızdan da atılmalıdır. İç içe geçmiş ilişkiler ve çıkarlar ağı içerisinde konfederatif, sendikal, siyasal her düzeyde uzaklaşılmaya çalışılmasını önemli buluyoruz. “Dün dündür bugün bugündür” sağın bir zamanlar lideri olan Demirel’in sözü. Bunu devrimci siyasetle uzaktan yakından alakası olamaz.

2021 1 Mayıs’ıyla birlikte şunun bir kez daha üzerinde durmak gerekiyor. Adı var kendi yok demokratik kitle örgütleri dönemi bitmiştir. Mücadele etmeyen, örgütlenmeyi esas almayan, bürokrasi yaratan, kendini dayatan tüm yapılar eleştirilmeli, uzak durulmalıdır. Bu gerçekdışı “varoluşlar” emekçi halkın mücadelesini pasifize etmekten, önünü tıkamaktan başka bir işe yaramıyor. Bugün kadın kurtuluş mücadelesi içerisinde kurulan meclis örgütlenmeleri mücadelenin yolu, yöntemi, yaygınlığı, umudu ve kitlelerle nasıl buluşulabileceğini gösteren dersler niteliğindedir. Yakın durulması gereken eğilim budur.

Bunun dışında hem bizim, hem de birçok devrimci grubun çabalarıyla oluşmuş sendikal mücadeleler, işçi direnişleri “bu maskeli balo”nun sona ermesi gerektiğinin açık göstergesidir.

Bu eleştirilerin muhatabı işyerinde, fabrikada örgütlenmek için emek harcayan, kafa yoran işçi arkadaşlarımız değildir. Onların çabaları kıymetini her zaman koruyacak. Ama sınıf mücadelesi içerisinde doğruyu yanlıştan ayırmanın da bir o kadar önemli ve zahmetli bir çaba olduğunu da kabul etmek, kavramak gerek.

Biz bu fikirleri gerçeklikle buluşturmak için 1 Mayıs’ı Taksim’de ve Kızılay’da kutlamak üzere harekete geçtik. Bundan sonra da bu politik fikri takibi yapmaya devam edeceğiz. Kapitalist özel mülkiyet düzenini yıkmak, sömürüyü ortadan kaldırmak, AKP-MHP iktidarının baskılarına karşı mücadele etmek için “saflarımızdaki hatalı eğilimler”den uzak durma çağrısı yapmaya devam edeceğiz.
 
Üreten Biziz Yöneten De Biz Olacağız
Yaşasın 1 Mayıs
 
Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi