Tweetle Gelen, Tweetle Gider

Sosyalizmle yeni tanışanlar yaşanan 24 Nisan tartışmaları üzerine şaşkınlıklarını gizleyemiyor. 1 Mayıs çok önemlidir, çav bella’yı ezbere bilmek gerekir. Nazım Hikmet sevilir, Yılmaz Güney sayılır. İşçilerden yanayız o da tamam. Emperyalizme tam karşıyız, anlaştık. Sosyalist “büyüklerin” doğum, ölüm günlerinde paylaşımlar da yapıldı. Yürekli “birkaç iyi abi” var, Twitter'da görüyorum, onları da seviyorum. O zaman tamam, oldu bu iş.
 
Oldu bu iş de, bu 24 Nisan da nereden çıktı? Bu konuda da mı sol birşey diyecek? İddialar muhtelif, bazı sol partilerde “bu konulara bilim kurulu karar veriyor” denildiğini duyduk, biz utandık.
 
Yine en önemli bilgi kaynağı sosyal medyanın genişliğine sığınarak “konu Türkiye olunca Lenin’in bile çaresiz kalacağı”nı iddia edenler var. Zaten biliyorsunuz tarihte Lenin hep “beleş” konulara karar vermiş. 1900’lerdeki Rus Çarlığı kadar sakin ülke, Bolşevikler kadar ılımlı parti mi oldu? Twitter solcusunun talihsizliğine bak gör ki en zor ülke ve dönem ona denk gelmiş. İçi rahat olsun.
 
Sosyalizm mücadelesiyle yeni tanışanların şaşırmasında hiç bir sorun yok. Herkesin zamana ve düşünmeye ihtiyacı var elbette. Ama bu zamanı doğru devrimci siyaseti anlamaya ve geliştirmeye ayırmayı da bir yandan öğrenmeye başlamalılar. Bu büyük görev onları bekliyor.

Meselemiz bir kimlik olarak solcu olmak ise ilk paragrafta yazılanları benimsek yeter de artar bile. Bir de kışlık kırmızı kazak ve yeşil parka da aldı mı hiç bi eksiği kalmaz. Kimlik, şekil solculuğuna hazırsınız demektir.
 
Ama meselemiz kesinlikle bu değil. Zaten öyle başlayanlar bir dönem sonra görecektir ki öyle devam edebilmeleri mümkün değil. Ülkenin her eksenini kesebilen, HDP’ye yakın dururken CHP’yi de görmezden gelemeyen... Düzenin içini sevip de dışını da ziyan etmeyen... “Kötülüklere” karşı “iyiliklerin” yanında olan... Vicdan, ahlak, inanç, inat gibi “yüce değerlere” sahip… Böyle süper kahramanla İsviçre çakısı arası bir “solculuk” mümkün değil.

İlk paragraf sizi bir iki ay idare eder. Ya sonra? Sonra size ülkenin can alıcı soruları sorulur ve cevap vermeniz istenir, ki 280 karakterle havalı tweetler atmanız yetmez. Öyle bağır çağır, jenerik bir konuşma da sizi kurtarmaz.
 
Eğer bu mücadeleye giriyorsanız girin ve ülkenin zor sorularına köklü yanıtlar üretelim. İşte o yanıtlar bizim mücadelemizin programıdır, ilkeleridir diyelim. O programa ve ilkelere hep birlikte, eşit söz alarak, kolektif karar verelim. Sonra da dünya aleme karşı bu haklı ve doğru ilkeleri savunalım, uygulamaya koymak için fedakarca mücadele edelim.