Örgütlü kadın hareketini yazamayanlar

Kadın Meclisleri’nin ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çağrısıyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları pandemi yasakları sebebiyle erken bir tarihte başladı. İstanbul Beşiktaş’ta yapılan kutlama çok kalabalık geçti. Kadınlar coşkulu sloganlarıyla, çeşit çeşit pankartlarıyla mücadeledeki kararlılıklarını bir kez daha ortaya koydular.

5 Mart’ta Ankara, İzmir, Eskişehir, Manisa, Ordu, Marmaris, Tokat, Kayseri Kadın Meclisleri de eylemleriyle kent meydanlarında yerlerini aldılar. Bazı iller ilk kez eylem yapmanın heyecanını yaşadı. Bazılarıysa önceki yılların deneyimlerini bu yıl ki kutlamalara taşıdı.

Platformun ve Meclislerin başı çektiği örgütlü ve eylemli bu çizgi kendini demokrat olarak takdim eden basın kuruluşları tarafından yıllardır sansüre uğruyor.

Kendine demokrat basının sansürcülüğüne pek şaşırmıyoruz artık. Hiç bir konuda gösteremedikleri kararlılığı, sansür konusunda başarıyla gösterebildiler. Hemen hemen her alanda hiç sızdırmadan sansürlerini yaşamaya devam ediyoruz. Pek aldırış ettiğimiz söylenemez. Onların bu tutumunun bize tersten olumlu katkılar yaptığını bile söyleyebiliriz. Sayelerinde yazılı ve görsel yayıncılıkta imkanlarımızı oldukça ilerlettik. Varolsun sansürcü demokratlar.

Görüyoruz ki, iki eğilimden ötürü platformun ve meclisin eylemlerine sansür uyguluyorlar. İlki rekabetçi eğilim. Anlatması biraz karışık olsa da anlatmaya çalışalım. Fotoğrafı yayınlarken kasten platformun ve meclislerin logosunun olduğu tarafı kesiyor. Haberin başlığında da yine o örgütün adını hiç geçirmeyerek sansürü gerçekleştiriyor. Derdi ne bu adminlerin? Maalesef kötü bir rekabeti bu anlayışla sürdürüyorlar. Örgütsel rekabet olmaz mı, olur elbette? Ama bu tarz yozlaştırıcı, ilkesiz,  düşmanca davranışlarla olmaz. Bizden uzak olsun. Bu eğilim şunu bilmeli ki yıllardır sansür uyguladılar. Ne geçti ellerine. Kendileri bireyci ilişkilerinin içerisinde çürüyüp giderken, karşılarında emek emek var olmayı başarmış örgütlü bir kadın hareketi durmadı, ilerledi.

İkincisi ise bireyci eğilim. Anlattığımız ilk eğilimle aynı davranışı sergiliyor. Sloganları şu; fotoğrafta ve başlıkta örgütün adı yok. Sanki Duygu Asena’nın “Kadın’ın Adı Yok” romanından kötü esinlenmiş gibiler. iki örgüt çağrı yapıyor, pankart, döviz, bayrak ne varsa kendini ifade ediyor. Başlık standart, kadınlar buluştu. 5N1K bu gündemde geçersiz. Kim sorusuna verdikleri cevap “ne önemi var kadınlar işte”. Bilerek veya bilmeyerek kadınların örgütlerini sansürlüyorlar. Her mor gördüklerinde anonimleşmiş ifadeler akıllarına geliyor.

Hayır sevgili adminler. O eylemler kendiliğinden toplanmadı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri’nin çağrısıyla toplandı. Ne kadınlar ne de hiçbir toplumsal kesim kendi kendine bu kadar düzenli toplanamaz. Bunlar örgüt düşmanı, bireyci inanışlar. Hayat öyle değil.  Örgütsel süreklilik olmadan, örgütsel emekler verilmeden ne toplanmak, ne de kurtulmak mümkün değil. Bu bireyci, neoliberal düşüncelerinizden kurtulun artık. Örgütlü toplum, örgütlü kadın hareketi en doğru olanıdır. Hem ayrıca siz öyle düşünmüyor olsanız bile, haberi çarpıtmak, sansürlemek yanlış bir davranış değil mi? Kadın haberlerindeki cinsiyetçi, eril alışkanlıklar kadar; diğer yanlış bir alışkanlık da sansürcü, örgüt düşmanı bu dildir.