Dünya çapında insanlık kapitalizmin krizi ve salgın ile mücadele ederken, emperyalist bloklar arasında rekabet politikalarının yükselişini izliyoruz. Krizler yaşayan, güç kazanma derdinde olan ve yeni pazarlar yaratmak için sınırlar ötesine göz diken emperyalistlerin tüm hamleleri emekçi halkın başında büyük bir tehdittir.
ABD’de Trump dönemi sona erdi. Biden ABD’nin emperyalist güç gösterisine hiç vakit kaybetmeden başladı. Türkiye’de de “dostum Trump” döneminin sona ermesiyle, AKP iktidarının çala kalem giderim dönemi de son buldu. Biden’dan bir telefon bile alamayan Erdoğan, bunun için tüm imkanları ABD’nin önüne sereceğini ilan ediyor.
Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açmak ve Kanal İstanbul ile ABD’ye hareket alanı sunmaya kalkışmak gibi tüm gelişmeler Erdoğan’ın ABD ile ilişkiler için her şeyi yakmaya hazır olduğu gösteriyor.
Bahsedilen her iki boyut da hayati öneme sahip ama ülkede siyasi iktidarın kendi iktidarını ayakta tutmak dışında derdi yok. Yıllar öncesinin bir kazanımı olan sözleşmeyi ve doğa katliamı yaratacak bir kanalı, bir kalemde uygulayabileceğini ilan ediyor.
Bu sırada ABD ve Rusya arasında süren gerilim, Ukrayna meselesi ile yükseliyor. Rusya bölgesinde Ukrayna üzerinde emperyalist politikalarını artırıyor. ABD’de bunu fırsat bilerek Karadeniz’e askeri gemilerini göndermeye kalkışıyor. AKP iktidarı ise bu emperyalistler arasındaki rekabetten kendine düşecek payın peşinde.
Bir yanda Rusya kendi bölgesinde işgal politikalarını körükleyecek, bir yanda ABD oraya müdahil olmanın yolunu arayacak. Diğer yanda ise Türkiye bu büyük kapitalistler arasındaki rekabetten kendisine pay kapacak.
Bunlar bir savaş filmi senaryosu değil. Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizmin bugünlerdeki resmi. Kapitalist rekabetin kaçınılmaz sonu hep budur. Emperyalist savaşlar ihtimali hiçbir zaman uzakta değil. Türkiye de mevcut iktidar ise bu emperyalist politikalardan küçük bir pay kapmak için tüm ülkeyi yakacak kadar hırslı ama plansız. Bugüne kadar ortaya konulan tüm dış politika hamlelerinin tek tek ayağına dolanması ile karşı karşıya.
“Bir gün S-400 alırız, diğer gün Patriot isteriz, bunu da böyle sürdürebiliriz” dönemi son buldu. Maalesef dış politika söz konusu olduğunda, yerli ve milli değerlerimiz diyerek bu politikalara imza atan muhalefet tarafı için de aynı durum bir kez daha açığa çıkıyor. Bugüne kadarki tüm tutarsızlıkları uygulayanlar ve ortak olanlar için de yolun sonu. Emperyalist blokların çekişmesinden pay kapma savaşının sonu budur. İşte bu mevcut düzenin çıkmazına, hep birlikte saplanmış durumdalar. Tüm dünya çapında itibarını yitirmiş bir AKP iktidarının, kendi başına ayakta kalacak ekonomisi dahi yok. Çok zorda oldukları açık. Bu sona kendileri koştular. O sonu kendileri yaşayacaklar. Ne doğaya, ne emekçi halka hiçbir bedel ödetmelerine izin vermeyeceğiz.
Dünyada tüm bu gelişmeler kapitalizmin krizinden çıkma çırpınışları. Bunu değiştirecek tek güç emekçi halktır. Dünya çapınca emperyalist savaşlardan çıkarı olmayan yalnız işçi sınıfıdır. Hem dünya çapında, hem yaşadığımız bu coğrafyada tüm emperyalist politikaların karşısında durmaktan başka yol yoktur.
Sınırlar ötesi pazarlar için savaş ve kapitalist rekabet emekçi halkın ancak felaketidir. Bu emperyalist politikalar yalnız bugünkü egemen sınıfların çıkarınadır. Emekçi halkın payına düşen ise dünya çapında ekonomik kriz, salgın, açlık, yoksulluk ve ölümdür. Doğa büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıyadır.
Bir aşıyı bile çok görenler, kapitalist rekabetleri uğruna milyarları yığmaya hazırdır. Bir tek emekçi halka gelince para yoktur. Emekçi halkın kökten değiştirmesi gereken işte bu. Bu dünya düzeninin, krizlerinden çıkış yok. Onlar her çıkış yolu aradıklarında emekçi halkın başına felaketler açıyorlar. Durduralım. Karşısında duralım. Bunun için de tek çözüm emekçi halkın iktidarıdır.
Emekçi Hareket Partisi