Milyonlarca kadının uğradığı eşitsizliği ve haksızlığı ortadan kaldırmak marksist kadınların birinci görevi olmalı. Somut koşulları analiz ettiğimizde bu görev: Kadın cinayetlerini durdurmak. Sorunun kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, üretim ilişkilerinin ve özel mülkiyetin sonucu. Erkek egemenliğinin kapitalizmle arasındaki bağı kurmak ve bunlara karşı mücadeleyi geliştirmek bizim sorumluluğumuz. Biz bu yoldan yürüyoruz.
“Kadın cinayetleri” politik ve bu toplumsal sorunun çözümü de kamusal ve politik. Çözüm bütün kadınların faydalanabileceği yasalarda. 6284 Sayılı Kanun’un ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmasında. Şimdiye kadar toplumu ve yasaları kadınların lehine değiştiren kadınların kolektif mücadelesi oldu. Mücadelemizle artık kadın cinayetleri kavramıyla yetkililerin açıklamalar yapmasını sağladık. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatma mücadelesi şimdiye kadar görülmemiş şekilde politik ve kültürel gericiliği püskürtebilen tek odak oldu.
8 Mart gelirken şimdiye kadar göremediğimiz nice kolektif oluşum görüyoruz. Çeşitlilik ve farklılıklar var. Her biri birbirinden farklı yollar anlamına geliyor:
Sadece 8 Mart’larda meydanlarda bir iki slogan atarak kadınlar kurtulmuyor. Kamusal düzenlemeler yerine bireysel kurtuluşcu, savunma çizgisi liberalizmin etkisini ortaya koyuyor. Kadın cinayetlerini şimdi gündemine alanlar farklı adlandırmalar ile zihinlerde bulanıklığa yol açıyor. Kimi örgütlerinse hala gündeminde kadın cinayetleri yok. Sanki kadınlar her gün erkekler tarafından öldürülmüyor. Kadınların toplumsal cinsiyet temelli uğradığı haksızlığın ve eşitsizliğin, erkek egemenliğinin yarattığı bir ezilme ilişkisi olduğu gerçeği yok sayılıyor. Hareketin sınıfsal karakteri erkeklerin katılımı ile sağlanamayacağı gibi kadınların yaşadığı sorunlar dışında tüm konuları öncelikli kılmakla da eylemler kızıllaşmıyor.
Tüm bu yolların ötesinde sosyalist feminizm fikirlerle yaşar. Kadınlar için politika üreterek olur. Farklı kadınlarla da birlikte ortak hedeflerde buluşarak olur. Kadınların kurtuluşu mücadelesinin ufku böyle açılır.
Bizler hetero patriyarkal kapitalizm karşısında sürekliliği olan politik bir örgütleme içerisinde olacağız. Örgütlenme olmadan kabaran ve sönen, sadece yan yana gelişi ifade eden birlik yanılsamalarının taraftarı olmayacağız. Bununla birlikte kadınların kurtuluşu için eleştirel ve bütünsel bir yaklaşımda ortaklaşmak üzere diğer kolektif oluşumlarla yan yana gelmenin yollarını arayacağız. Hem örgütleneceğiz hem de bir araya gelmeye çaba göstereceğiz.
Sosyalist feministlerin güncel politikası
Siyasi iktidar tüm politikalarıyla kadınların eşitliğine ve özgürlüğüne karşı. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya çalışsalar da onları durduracak örgütlü kadınlar var. Kadınların öldürülmesini, kadınların ölümünün etkin soruşturma ve kovuşturma yapmadan şüpheli bırakılmasını kimse örtemeyecek. Kadın cinayetleri gerçeğini ortaya koyduğumuz gibi İstanbul Sözleşmesi’ni de uygulatacağız. Kadınların yaşamıyla ödediği eşitlik mücadelesini her yere yayacağız.
Kadınlar değişen dünyada kendi hayatlarını da değiştirmek istiyor. Modern hayatta şiddete uğramadan eşit ve özgürce var olmak istediğinde erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınların eşit ve özgür yaşaması için 6284’ü ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız. Kadın cinayetleri gerçeğini siyasi iktidara kabul ettiren kadın hareketi şimdi de şüpheli bırakılan kadın cinayetlerinde gerçeği açığa çıkaracak. Hak arayanlar üzerinde kullanılan kamu gücünün kadınlar için seferber edilmesini sağlayacak.
Yürütülen bu mücadelenin işçi kadınlarla buluşması elzemdir. Güvencesizliğin, işsizliğin, iş gücü bile sayılmamanın karşısında işçi kadınlar yalnız değildir. İşçilerin sömürülmesi sürdüğü sürece kadınların eşitliği söz konusu olamıyor. Rekabetçi ve eşitsiz bu düzeni esas değiştirici gücü elinde bulunduran işçi sınıfı.
Kapitalist üretim ilişkileri ve özel mülkiyet ortadan kalkmadan kadınların topyekun kurtuluşu sağlanamaz. Tüm felaketlerden kadınlar en çok şiddete, cinsel saldırıya, cinayete uğramak yönünden etkileniyor. İklim kizi, ekonomik kriz, doğal felaketler, pandemi, yoksulluk, savaşlar gibi tüm canlıları ve doğayı ortadan kaldıracak devasa felaketlere yol açan üretim ilişkileri ve özel mülkiyettir. İnsanlığın, doğanın ve tüm canlıların yok olmaması için antikapitalist bir mücadeleyi var edeceğiz. Kadınları sosyalist feminist mücadeleye kazanacağız.
Toplumsallaşan bir mücadele için birbirinden farklı tüm kadınların özne olduğu Kadın Meclisleri içerisinde fikrimizle, emeğimizle var olacağız. 5-8 Mart tarihlerinde meydanları dolduracak 364 günün mücadelesini dünya kadınlar günü için şahlandıracağız. Ülkenin dört bir yanında genç, işçi, liseli, çeşit çeşit cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden kadınlar asla yalnız yürümeyecek.
EHP'li Sosyalist Feministler