Kapitalizm Yıkılmadan Temel Gelir Yaşatmaz

Temel gelir güvencesi hakkı çeşitli ekonomik gerekçelerle gündeme getiriliyor. Deniyor ki her yurttaşa asgari geçimini sağlayabileceği bir ücret ödensin. Bu ücret temel bir hak haline gelsin. Bunu karşılamak için de çok kazanandan çok vergi alınsın. Bu görüşü savunanlar uzun uzun gerekçeleriyle konuyu anlatıyorlar. Biz meselenin ana fikrini kısaca böyle ortaya koymuş olalım. Merak edenler daha ayrıntılı incelemeye vakit ayırabilirler.

Büyük bir inançla ortaya atılan bu öneriyi önemsiyoruz. Çünkü bilimsel sosyalizmi savunanlarla savunmayanların kolaylıkla ayrışmasını sağlayacak bir tartışma olarak görüyoruz. Bize çok kez soruyorlar sizin onlardan farkınız nedir diye? İşte bu konuya yaklaşımlarımızdaki farklılıklar kimin sosyalizmi bilimsel anlamda savunup savunmadığının kolayca anlaşılmasını sağlayacaktır.

Temel gelir güvencesi önerisini yapanlar işçi sınıfını iktidar mücadelesi veren bir politik özne olarak görmüyor. Yardım edilmesi gereken bir sosyal ekonomik kategori olarak değerlendiriyor.

Doğal olarak kapitalizmi yıkmaktan kesinlikle söz etmiyor. Kapitalizmin yıkılamayacak olduğunu peşinen kabul ederek başlıyor. Şimdilik diyor. Yoksullara, işsizlere, işçilere geçimlerini sağlayacakları bir ücret ödensin hepsi o kadar diyor.

Meseleyi karikatürleştirmemeye çalışıyoruz. Ama maalesef bu öneriliyor.

İşçi sınıfı kapitalizm yıkılıncaya kadar ekonomik kazanımları için mücadele edemez mi deniyor. Elbette edebilir. Ama kapitalizmi yıkma hedefinden en azından uzaklaşmadan. Öneri sahiplerinin böyle bir vurgusunu ne duyduk ne işittik.

Avrupa Birliği’ne “evet, emeğin Avrupası’na girmeliyiz” dediler. Emperyalizme “yumuşadı, artık küresel bir dünyada yaşıyoruz” dediler. Şimdi de “kapitalizmi yıkana kadar somut, gerçekçi talepler öne sürelim, temel gelir güvencesi talep edelim” diyorlar. Bunları art arda yazmalıyız. Çünkü yarın böyle dediklerini inkar edecekler. Sınıflar mücadelesini modayı takip eder gibi takip edenler hep oldu, olacak. Bir gözleri avrupadaki reformcularda, bir gözleri solun krizinde. İşçi sınıfının mücadelesini anlat deyince yüzyıl başındaki “küflü taleplerden" başka akıllarına hiç birşey gelmiyor. Ne yapsınlar? Üzülüyorlar işçilere, işsizlere, yoksullara. Onlara birşeyler verilmesini görünür kılmak istiyorlar. Biz de inkar edemesinler diye herkese anlatalım diyoruz.

Neyi anlatalım? Bilimsel sosyalizm ile reformculuğun arasındaki farkı anlatmalıyız. Sosyalist devrimcilik ile ara kademeciliğin arasındaki farkı anlatmalıyız. Hem antikapitalist olamayıp hem de sureti haktan gözükemeyeceğini anlatmalıyız.

Sorsan herkes Komünist Parti Manifestosu’nun bilmem kaçıncı yaş gününü göz yaşları içinde kutlar. Keşke anmayıp anlasalardı. O manifesto ki tam da bu ayrışmayı anlatır. Evet, işçi sınıfı ekonomik hakları için mücadele eder. Etmelidir diye söyler. Ancak işçi sınıfını asıl devrimci yapan özellik bu değildir, der. İşçi sınıfı iktidar mücadelesi yürütüp, dünyayı kapitalizmin tüm yıkıcı ilişkilerinden kurtaracak yegane devrimci sınıftır der. Var mı ötesi?

Marks bir başka eserinde şöyle söyler. “Bu adil bir işgünü karşılığında adil bir ücret gibi tutucu slogan yerine, bayrakları üzerine şu devrimci sloganı yazmalıdırlar. Ücretliliğin kaldırılması.”

Görüldüğü üzere Marks bu yenilik meraklısı arkadaşlardan önce davranmış. Adil ücret istemekle yetinenleri tutuculukla eleştirmiş. Hepimiz adına iyi ki eleştirmiş.

Gerçek sosyalistlerin hedefi kapitalizmin yıkılması dışında hiçbir şey olamaz. İşçi sınıfı ekonomik kazanımlar için mücadele edebilir. Ama bu esas hedef haline getirilemez. Ekonomik kriz etkilerini iki yıla yakın bir süredir tüm şiddetiyle hissettiriyor. Uzun bir aradan sonra çıkagelip düzen karşıtı olmak yerine, iyileştirici düzenlemeler talep etmek en azından isabetsizdir.

Bugün düzen market işçilerine 07:30-20:00 arası çalışmayı dayatıyor. Kıdem tazminatı hakkını elinden almak için fırsat kolluyor. İşçilerin tüm konfederasyonları, işçilerin haklarını korumada aciz kalıyor. Daha bu haftasonu, demokrasi bileşeni olan favori muhalefet partisinin belediyelerinde grev için savaş verdik. Bugün bu öneriyi dile getirenlerin bazıları, sanki o partide yönetici değilmiş gibi utanmazca işçi sınıfının gerçekçi mücadelesinden bahsediyor. Ama soruyoruz. Neden utansın ki? Onların daha sağında yürüyenler olduktan sonra utanmalarına imkan yok.

O yüzden yoldaşlar temel gelir mücadelesi, işçi sınıfının kapitalizmi aşma hedefini aşındıracak şekilde ele alınamaz. Tek çözüm emekçi halkın iktidarıdır. Bu yolda yürümeye devam ediyoruz. Ekonomik krizi hatırlayanlara, programımızı okuyup yola koyulmalarını şiddetle tavsiye ederiz.

http://yoldas.biz/krizprogrami.aspx