Halk Egemenliğini Ayaklar Altına Alan Amirallerin Bildirisi Değil İktidarın Kendisidir

Emekçi Hareket Partisi'nin güncel gelişmeler üzerine yaptığı açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz:

 

İki gündür siyasi iktidarın bir kez daha mağduriyet üzerinden kitle desteğini artırma çabalarına tanık oluyoruz. Emekli amiraller Montrö Boğazlar sözleşmesinin tartışmaya açılması üzerine bir bildiri yayınladı, iktidar ve ortakları ortalığı ayağa kaldırdı.

Belki başka bir zamanda amirallerin bu bildirisi askerlerin siyasal iradeye müdahalesi olarak değerlendirilebilirdi. Ama bugün siyasete müdahale edenler o kadar çok ki, bu bildiri onların yanında genel geçer değerlendirme metni olarak kalır.
 
Eğer konu seçilmişlere müdahaleyse AKP-MHP iktidarının eline kimse su dökemez. Daha bir önceki gün HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nu yaka paça gözaltına aldırmaktan daha büyük halk egemenliğine müdahale var mı?
 
Askeri darbelere sadece karşı olmak değil, hesap sormak ve direnmek her dönem devrimci mücadelemizin bir parçası oldu. Siyasi iktidar her ne kadar her fırsatta bitmeyen bir mağduriyet anlatsa da uzun süredir askerlerle ve darbecilerle barışık bir çizgiden yürüdüğü herkesin malumu.
 
Konu atanmışların seçilmişlere müdahalesi desen sözcüsünden, valisine, imamından, müstaşarına halka parmak sallamayan atanmış kalmadı. Halk egemenliğine müdahale desen belediyesinden, rektörlüğüne seçilmiş her kuruma kayyımlarla müdahale eden yine bu iktidar değil mi?
 
Gece yarısı kararnamesiyle meclis iradesini, kanun yapma hakkını gasp eden, oradan yol alıp uluslararası sözleşmeleri tartışmaya açan bu iktidarın sözcüleri, temsilcileri değil mi?
 
Emekli askerlerin halk iradesine müdahale edebilecek bir güçleri yok ama siyasi iktidar her an her yerde eline topladığı tüm yetkilerle halkın iradesini gasp etmeye devam ediyor. Bu bildiriden darbe çağrısı çıkmaz. Ama görülüyor ki iktidar bunu da "allahın lütfu" olarak ele alacak.
 
Bu saatten sonra mağdurum da dese, darbe de dese arkasındaki halk desteğinin günden güne yitip gidişini durduramazlar.
 
Bizim ülkemizin tarihi de elbette "sınıf mücadeleleri tarihi". Salgında, ekonomik krizde siyasi iktidarın patronların çıkarlarını korumak için işçi sınıfına nasıl saldırdığını emekçi halk görüyor. Darbe yaygarasıyla siyasal çöküşlerini durduramayacaklar.
 
Onlarla birlikte sermaye sınıfını da tarihe gömmeyi başaracağız. Bir azınlık darbesi planlamıyoruz, ama bir avuç sömürücü azınlığın ve onun çıkarlarını savunan düzen partilerinin sönümlenip gideceği güne kadar mülksüz çoğunluğun meşru mücadelesini örgütlemeye devam edeceğiz.