Trendyol işçilerinin eylemleri hızlı şekilde sonuç verdi. Zamları neredeyse 4 katına çıktı. Ardından Hepsijet, Scotty, Aras ve Sürat Kargo işçileri de itirazlarını yükseltti, eylemlere başladı. İşçiler yalnız kalmadı, kamuoyu da işçilerin bu krizde haklarını istemelerine kuvvetli bir biçimde omuz verdi. Bu firmaların reklam yüzleri dahi “Yerimiz işçinin yanıdır” diyebildiler. Trendyol’da el kaybeden patronlar, Hepsijet ve Scotty gibi örneklerde geri adım atmamak için uğraşıyorlar. İşçilerin tümünü gözden çıkarabilecekler mi, bu kendileri açısından da büyük bir sorun. Sonuç her ne olursa olsun, şehrin göbeğinde vızır vızır paket taşıyanların ortaya çıkardığı direniş, tüm kesimlere işçi sınıfının dinamiğinin ne anlama geldiğini gösterdi. Kuryelerin mücadelesi hala sürüyor ancak şimdiden önümüzdeki dönemde sık sık görebileceğimiz işçi mücadelelerin biçimleriyle ve bunlarla kuracağımız ilişkilerle ilgili birkaç noktayı netleştirebiliriz.
İlk nokta mücadelenin özneleriyle ilgili. Ücret ve şartlarına itiraz edenler genellikle ülkenin belirsiz ekonomik gidişatı içinde kendi ekonomik özgürlüklerini kazanmak için ‘esnaf kurye’, ‘patron kurye’ ve ‘kendi kendinin patronu olmak’ söylemleriyle bu sektörü seçmiş genç işçiler. Ancak kendilerinin de anlattıkları gibi bu modellerde ekonomik özgürlüğün ö’sü yok. Bazen araçlarıyla, bazen yaya olarak cadde cadde, sokak sokak dolaşıyorlar. Bu nedenle kentlerdeki günlük yaşamın tam ortasındalar. Teslimat bekledikleri depolar ücra yerlerde değil mahallelerin içinde. Fabrika işçileri gibi belli bölgelerle sınırlı ve yalnızca kendi çalışma alanlarına bağlı durumda değiller. Bu şartlar onları çok daha dinamik bir işçi kesimi yapıyor.
Burada bazı klasik iş kollarındaki gibi geleneksel bir sendikal deneyim yok, işçi statüsünde olmamaları ise ayrı bir mücadele konusu olarak ortada duruyor. İşçilerin sayısı hızla yükseliyor ancak örgütlülük deneyimleri az. Bu durum geleneksel yaklaşımların aksine onların kendi inisiyatifleri ile hareket etme ve meseleleri kendi ellerine alma potansiyellerini güçlendiriyor.
Tüm bunlar kuryelerin içinde bulunduğu nesnel koşullar.
Bu eylemler ve itirazlar asıl güçlerini büyük kent merkezlerindeki hareketlerinden alıyorlar. Firmaların dağıtım ağları geniş ancak ortaya çıkan dinamizm ancak kent merkezlerinde birikebiliyor. Yalnızca buralardaki eylemler ülkenin gündemine oturabiliyor. Bu durum daha önceki öngörülerimize olduğu gibi, işçi sınıfının “uzaklarda bir yerlerde” değil, şehirlerin, modern yaşamın tam da göbeğinde olduğunu doğruluyor.
Üzerinde durmamız gereken asıl nokta ise işçilerin bu türde kendiliğinden başlayan hak arayışı ve eylemleriyle devrimci bir işçi sınıfı siyasetinin nasıl bağlar kurulması gerektiğidir. İlk olarak devrimci bir siyasetin gereği olarak mücadele deneyimlerinin sonuç vermesinin sağlanması çok önemli. Mücadele içinde kurulacak yapıların işçilerin özgüçlerini açığa çıkarabilmesi; yani söz, yetki karar haklarını hem anlatması hem de örneklerini göstermesi gerekiyor. Eylemlerde işçiler konuşabilmeli. Önemli kararları işçiler verebilmeli, mücadelenin gidişatını belirleyebilmeli.
Daha birkaç hafta önce metalde yürütülen TİS sürecine yaptığımız eleştiriler hala geçerli. Yalnızca sendikal bürokrasinin ya da küçük bir grubun kararlar alıp gidilecek yolu çizdiği bir işçi mücadelesi güdük kalmaya mahkum. İşçilerin mücadelenin asıl özneleri olabilmeleri de hep birincil amacımız olacak.
Ek olarak böyle bir çalışma ve devrimci müdahale için bize uygun zamanlar diye bir koşul da koyulamaz. Şu ana kadar biriktirdiğimiz tüm deneyimler bu yola serilir, eksik kalırsa eksikler görülür. Bu eksikleri tamamlamak görevimiz olur. Çünkü işçiler takvimdeki günlere, yıllık planlara göre mücadeleye başlamazlar. Hele kuryelerin de içinde bulunduğu kentli, genç ve dinamik işçi kesimleri için bu durum çok daha fazla geçerlidir. Bu meselelere hazır olmak devrimcilerin görevidir.
Tüm bu süreçlerden başarılı bir şekilde çıkılırsa patronların gece uykularını kaçıracak, onları işçilere karşı tavizlere zorlayacak ve en sonunda da yenilgilerinin tohumlarını atacak bir işçi hareketi kazanılmış olur. Kuryeler böyle bir potansiyelin var olduğunu tüm ülkeye tekrar gösterdi ve gösterecek.