Hastane var, doktor yok, ilaç yok. Erdoğan “Hastane varsa doktor da vardır” bakış açısıyla toplumun yaşadığı sorunları bu kez de sağlık alanında çarpıtmaya çalıştı.
Özellikle büyük şehirlerde hiç bir devlet hastanesinde aylar sonrasına kadar randevu bulunmuyor. Randevu bulunsa test, tahlil gibi işlemleri yaptırmak aylarca sürüyor. Doktorların randevu süreleri düşürüldüğü için sağlık hizmetinin niteliği azalıyor. SGK’nın pek çok ilacı geri ödeme listesinden çıkarmasıyla da ilaç bulmak zorlaşıyor.
Tüm bunları toplum yaşıyor. Haliyle devlet hastanelerinde randevu bile bulunamadığı için insanlar özel hastaneye gitmeye mecbur bırakılıyor. Özel hastaneye gidecek imkanı bulunmayan milyonlar ise kendi kaderleriyle baş başa bırakılıyor. Özetle sağlık hizmetinin fiilen bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıldığını görüyoruz, yaşıyoruz.
Yukarıda anlattığımız uygulamalarla neoliberal politikaların sağlık alanında nasıl devreye girdiğine şahit oluyoruz. Özellikle böylesi kriz dönemlerinde neoliberal politikaların sonuçlarının görülmemesi mümkün değil. En yakın zamanda bu politikaların şahı olan ama ‘fırsatlar ve özgürlükler ülkesi’ diye adlandırılan Amerika'nın pandemide nasıl çuvalladığını gördük. En fazla ABD’de ama tüm ülkelerde insanların hastalığa ve ölüme terk edildiğini gördük. Eninde sonunda buz gibi gerçek açığa çıktı.
Siyasi iktidar bir süre inşaatla ekonomiyi şişirdi ama sonunda içinden çıkamadığı ekonomik krizle yüzleşti. Şimdi de bu aldatmacayı sağlık alanında savunmaya çalışıyor. Ücretsiz sağlık hizmeti alınamıyorsa şehir hastanelerinin taş binaları neye yarar? Böyle bir sağlık politikasının sürdürülmesi bir yana, çöküşü yakındır.