26. Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (COP26) Glasgow’da devam ediyor. Erdoğan kendisine sağlanmayan güvenlik protokollerini bahane ederek konferansa katılmadı ancak dünya kamuoyunun gözü iklim krizine karşı burada. Yaz aylarında yine Birleşmiş Milletler’e bağlı IPCC’nin iklim değişikliği raporu, iklim krizinin vehametini ve kamuoyuna çözüm olarak sunulanların yetersizliğini gözler önüne sermişti.
İklim değişikliğinin sonuçlarının aciliyeti ortada ancak devletlerin BM toplantılarından çıkardığı çözümler ve vaatler bu aciliyetin yanından bile geçemiyor. Genel olarak devletler karbon emisyonlarını düşürme vaatlerinin gerisinde. Fosil yakıtlara verilen devlet destekleri devam ediyor, karbon emisyonlarının sebep olan şirketlerin faaliyetleri artarak sürüyor. Karbon emisyonlarına çözüm olarak gösterilen teknoloji ve yöntemlerin uygulanabildiğini gören yok. Raporlar yazılıyor, emisyon vaatleri toplanıyor, modellemeler yapılıyor ancak konu meselenin acı çekirdeğine bir türlü gelemiyor.
Tüm zirve bu acı gerçeklerin saklanmasından başka bir şeye hizmet etmiyor. İklim krizinden nemalanan STK’lar ve popüler devlet başkanları birbirleriyle foto çektirip tüm dünyaya iklimle ilgili hassasiyetlerini propaganda ediyor ancak iklim krizi olduğu yerde duruyor.
İklim krizinin tek çözümü karbon emisyonlarından ve doğanın yok edilmesinden sorumlu olan sermaye ile yüzleşmektir. Hem sermayenin karları korunsun, hem de iklim değişmesin diyen hiçbir çözümün bir işe yaramayacağı tarihte olmadığı kadar açık. Ancak sermayenin felaketler düzeni de kaderimiz değil.