Tatlıya bağlanan büyükelçi krizinde hangi tarafın geri adım attığı tartışmaları sürüyor. İktidarın da, Beyaz Saray’ın da meseleyi kendilerine döndüreceği açık ancak büyükelçi tartışması ABD-Türkiye ilişkilerinde ancak küçük bir ayrıntı olarak yer kaplıyor.
Büyükelçilerin Kavala açıklaması da, Erdoğan’ın sert çıkışı da 10 gün sonra Glasgow’da yapılacak Biden-Erdoğan arası görüşmeye hazırlık. Elbette mesele Biden yönetimi için daha küçük çaplı ancak iktidar için hayati bir gündem. Dışarıdan verilecek her türlü desteğe, zafer gibi gösterilecek her uzlaşmaya ihtiyaç var. Somut durumda duyulan bu ihtiyaç ile kürsülerden yapılan esip gürlemeler sürekli çelişiyor.
Erdoğan’ın bir önceki turda havada kaptığı Afganistan gündemi boşa düştü. Akdeniz’deki gelişmeler de iktidarın önüne savaş uçağı meselesini tekrar getirdi. F-35’lere ödenen devasa miktarın bir F-16 anlaşmasında geçerli olması, şimdilik iktidarın ihtiyaç duyduğu çözüm gibi görünüyor. Erdoğan dışındaki bürokratların açıklamaları hummalı şekilde bu anlaşma için uğraşıldığını gösteriyor. Ancak bu uzlaşmanın olasılığı ABD’ye bir taviz verilmeden zor gözüküyor. S-400’lerle ilgili iddia edilen güvenlik açığı iddiası ortada, ABD Kongresi de herhangi bir anlaşmayı reddedeceğini işaret ediyor. Biden’ın elinde Erdoğan’ı rahatlatmak için bir sebep şu anda yok.
Ancak bir önceki turda olduğu gibi sürpriz bir gündem ve görev Türkiye’ye çıkarılabilir. ABD’nin ülkedeki demokratik duruma bakıp Erdoğan ile anlaşmaması gibi bir olasılık geçmişte olduğu gibi şu anda da sıfıra yakın. Görüşmedeki tek geçer akçe ABD’nin dünyanın her yerindeki emperyalist çıkarlarına uyulup uyulmaması olacak. İktidar da bu çıkarlarla ne kadar uyumlu olabileceğini şu ana kadar hep gösterdi.
Biden ile görüşmeye giden süreç ve görüşme, iktidarın dışarıdaki konumunu biraz daha netleştirecek.