İktidar Yine Sermayenin Çıkarlarının Peşinde

Dün akşam Merkez Bankası Başkanı ile Erdoğan’ın görüşmesi, sonrasında da faiz kararlarına karşı çıktıkları iddia edilen başkan yardımcılarının görevden alınması dengesiz durumda olan dolar kurunu yine zıplattı. Dün gece ve bugün Türk lirasının değeriyle ilgili tarihi rekorlar tekrar tekrar yenilendi.

Faiz düşürme politikasını iktidarın İslamcılığına, yani ‘Faiz haramdır’ görüşüne ya da Erdoğan’ın ters çevrilmiş ekonomi kuramlarına bağlamak yaygın görüşler. Ancak bu iki argüman da yıllardır o veya bu şekilde ekonomiyi yönetmiş bir iktidarın somut gerçeklerle ilişkisini fazla küçümsemek olur. Ayrıca bu görüşler, ülkedeki muhalefetin ekonomi konusundaki politikasızlığını saklamaktan ve ‘Ekonominin iyi/kötü yönetilmesi’ tartışmasını beslemekten başka bir işe yaramıyor. Yani ekonominin faizler çokça yükseltilseydi bile çözülemeyecek temel sorunlarını gizliyor. Koca bir ekonomik gidişat faiz konusuna sıkışıyor ve belli çerçevelerin dışına çıkamıyor.

AKP’nin uygulamaya çalıştığı faiz politikası, iktidarda oldukları süre içerisinde her zaman olduğu gibi belli bir sermaye grubunun çıkarlarına çıkarlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor. Yabancı yatırımın gelmediği, kamu kaynaklarının kurutulduğu ve önceki dönemlerdeki politikaların artık bir işe yaramadığı bir süreçte AKP, dayandığı sermaye kesimlerinin kısa vadede bile olsa yüzeyde tutmaya ve çöküşlerini engellemeye çalışıyor. Genel bir gruplama ile bu kesim iki grupta toplanıyor: Giderleri Türk lirası, kazançları döviz üzerinden olan ihracatçılar ve kamunun dağıttığı kredilerle ayakta kalanlar. Dövizin zirve yapması ile üretim maliyetleri artıyor ancak bu kesimlerin çıkarları yine de düşük faiz politikasını gerektiriyor.

Ancak iki noktada düşük faiz politikalarına büyük dirençler oluşuyor. İlki Türk lirasının değersizleşmesinden zararlı çıkan sermaye kesimleri, ikincisi ise düşük faiz politikasının getirdiği enflasyonu günlük yaşamının her anında yaşayan ve geçimi imkansız hale gelmiş geniş halk kesimleri. AKP en sonunda bir seçime girilecekse halkın ekonomik yükünü hafifletmek zorunda ancak izlenilen ekonomi politikaları bunu imkansız hale getiriyor.

AKP’nin düşük faiz politikasını dışarıda izlenilen biraz ABD, biraz Rusya çizgisine benzetebiliriz. Meseledeki net ayrışmaya rağmen AKP’nin tutarlı bir şekilde düşük faiz politikasını takip edip etmeyeceği belirsiz. Yıllardır yapıldığı gibi birkaç aylık süreç sonunda pes edilmesi ve bir Merkez Bankası Başkanı değişikliği ile yine faizlerin yükseltilmesi daha olası görünüyor. Ancak bu git-gel süreçleri sürekli ertelenen sorunların daha büyük şekillerde geri dönmesine neden oluyor. İktidar ister o yola, ister bu yola girsin; ekonomik krizin sonuçlarını hafifletmek mümkün olmayacak.