Bilal Erdoğan’ın kurucularından olduğu Türkiye Gençlik Vakfı’yla ilgili ortaya çıkan belgeler, iktidarın torpil ve kadrolaşma faaliyetlerinin büyüklüğünü ortaya çıkardı. Merkezi listelerle takibi yapılan torpil işlemleri memurlukları, polis ve asker alımlarını ve yargıyı kapsıyor; tüm sınav, mülakat, başvuru süreçlerinin üstünde konumlanıyor. Tüm bunlara ek olarak vakfın tüm harcamaları kamu kurumları tarafından karşılanıyor, kamuya alakalı alakasız taşınmazlar bu vakfa devrediliyor.
Önce vakıf başkanının ‘Adam belgeleri sızdırmış’ demesi, bugün de Bilal Erdoğan’ın ‘Dindarları kıskanıyorlar’ demesi, listelerin kapalı şekilde onaylanması anlamına geliyor. Bu sözlerin bir anlamı da yapılanların suç veya haksız bir faaliyet olarak görülmemesidir. Nasıl olsa AKP, kamudaki işleri ve kaynakları istediği gibi dağıtma hakkına ‘yerli ve milli’ bir iktidar olarak sahiptir. Meselenin yasal olmayan kısımları yalnızca ayrıntıdır. Muhalefet tarafındaysanız zaten böyle bir memuriyete sahip olma hakkını kaybetmişsinizdir. Akıllarındaki düşüncelerin bu minvalde olduğu kesin.
Konunun bir diğer yanı da bu memurluklara atananların doğal olarak TÜGVA’ya, yani AKP’ye bağlı olacak olması. Küçük veya büyük her türlü memur, polis, asker ve hakim kadrolarının AKP’ye bağlı olması demek her şeyin AKP’nin siyasi çıkarlarına göre düzenlenebilir olması demektir. O nedenle torpil ve kadrolaşma sürecinin önemi açık.
Listelerin sızdırılması ile AKP’nin kadrolaşma faaliyetinin gözler önüne serilmesi, iktidarın tuttuğu köşelere bir darbe daha vuracak ve kalan meşruluk kırıntılarını daha da azaltacak.