Birkaç haftadır Saray’ın ‘iletişim’ ekipleri, Erdoğan’ı gazetecilerin ve sade yurttaşların karşısına çıkabilen biri olarak göstermek için canla başla çabalıyor. Önce yandaş gazetecilerin karşısında önceden hazırlanan sorulara cevap verme tiyatroları yapıldı. Son haftalarda ise gençlerle buluşma adı altında çekimi yapılıp kurgulanan ve bir gün sonra yayınlanan programlar düzenleniyor. Arada da mizansen şeklinde kurgulanan basket maçları yayınlanıyor.
Meşruluğu toplumun seçimler yoluyla gösterdiği iradesine dayanan her burjuva siyasetçisi arada sırada aslında halktan ayrı bir yerde durmadığını gösterme ihtiyacı duyar. Elbette temel sebep bu düzenin aslında büyük bir eşitsizliğin üzerinde durması, burjuva siyasetçilerinin de bu eşitsizliğin ayrıcalıklı tarafını temsil etmeleridir. Belli aralıklarla bu ayrım yokmuş gibi gösterilmek zorundadır.
Erdoğan’ın halka arasındaki mesafe ise bırakalım burjuva siyasetçilerini, Ortaçağ’ın krallarıyla, sultanlarıyla yarışır düzeyde. ‘Saraylı olmak’ tabirinin tam olarak hakkının verildiği söylenebilir. Bu derin uçurumu gözden kaybetmeye çalışmak, çok büyük tiyatrolar, kurgular ve gösteriler istiyor. Bu uğurda Erdoğan’a şarkılar söyletiliyor, komik olmayan espriler yaptırılıyor ve yer yer yürümekte bile zorlandığı görülen biriyle spor mizansenleri düzenleniyor. Ancak Saraylıların halkla arasındaki uçurum çok büyük.
Sade yurttaşlarla iletişim kurup onları dinlemenin ötesinde kendine yönelik tüm eleştirileri hakaret sayıp dava açan bir cumhurbaşkanından, tutuklamaya kadar götüren bir yargıdan bahsediyoruz. Böyle bir ortamda bahsettiğimiz uçurumun yokmuş gibi gösterilmesi imkansız. Ancak Saray’ın iletişim ekiplerinin de ellerinde başka bir malzeme yok. Deneyecekler, uğraşacaklar ve komik duruma düşmeyi sürdürecekler.