Kadın Meclisleri, yeni politik çizgilerini açıkladı. Tüm dünyadaki kadınların mücadelelerine vurgu yapılan açıklamada hedefler değişse bile kadınların özgürlükleri için verdikleri mücadelenin varlığı vurgulandı. Açıklamanın tamamı:
Türkiye'de ve Dünyada
Kadınlar Özgür Yaşayacak
Dünyanın dört bir yanında kadınlar özgürlükleri için ayakta. Kadınların hakları için daha çok direndikleri günlerdeyiz. Bir ülkede kadınların kazandıkları haklar diğer ülkelerdeki kadınların umudu oluyor. Türlü zorluklara rağmen, ölümü pahasına direnen kadınlar hepimize cesaret veriyor. Yükselen bu hareket eşit ve özgür bir yaşamın imkansız olmadığını bize gösteriyor. Kadınlar pes etmeyerek er ya da geç kendi hayatlarını da yaşadıkları toprakları da değiştirecek.
Bu direnişin bir sebebi var elbet. Farklı coğrafyalarda olsak bile, özel ve kamusal alanda yaşamımızla ilgili tüm kararları aynı babalar, sevgililer, patronlar ve siyasi iktidarlar vermeye çalışıyor. Kadınlara adeta dizginlenmesi gereken, kontrol altına alınması gereken varlıklar gibi yaklaşılıyor. Bunlar kimi zaman da gericilikle iç içe geçiyor, dini referanslarla yapılıyor. Tarihsel ve köklü bir erkek egemen sömürü düzeni ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Çok iyi bildiğimiz ve öğrendiğimiz bir şey daha var ki o da mücadele etmedikçe özgürlüğe kavuşmamızın mümkün olmadığı.
Özgürlük kadınlar için: Afganistan’da Taliban rejimi karşısında dilediğin kıyafeti giymek, okumak, çalışmak ve erkekler olmadan da sokağa çıkabilmek demek. Laik yaşayabilmek demek özgürlük. Özgürlük Teksas, Meksika, Almanya, Polonya’da kürtaj olabilmek, Avustralya’da, İspanya’da tecavüze uğramamak, tecavüzün suç sayılması demek. İzlanda’da eşit işe eşit ücret alabilmek, Azerbaycan’da türlü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinizle eylem yapabilmek, Arabistan’da araba sürebilmek demek. Dünyanın her yerinde kadınların istedikleri gibi giyinerek toplumsal hayatın içerisinde yer alabilmesi demek. Özgürlük kendi kararlarını tehdit altında olmadan verebilmek demek. Kimi sokaklarda arkana bakmadan yürümek, dilediğin kişiyi sevebilmek demek. Ölüm korkusu olmadan boşanabilmek demek. Hala tacize uğramadan, şiddet görmeden, öldürülmeden yaşamak demek.
Türkiye’de de durum pek farklı değil. Siyasi iktidar, kadın düşmanı politikalarıyla kadınları eve kapatmaya çalışsa da haklarının farkına varan kadınlar geri durmuyor. Daha çok kadının eşit ve özgür yaşamak için çalışmak, eğitim almak ve kendi ayakları üstünde durmak istediğini görüyoruz. Buna karşı siyasi iktidar ‘İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekme’ hamlesi yapıyor. Başkaca haklarımıza göz diktiklerinin de farkındayız. Sözleşme hamlesinden güç bulan erkeklerin kadınları kısıtlamaya kalktığına çokça tanık oluyoruz. Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin gerekçesi olarak özgürlüklerimiz, yaşam tarzımız gösteriliyor. Fırsat bulan gericilik kadınlara yöneliyor. Ne giydiğimiz, nerede olduğumuz, kiminle ne yaptığımız sokakta karşılaştığımız bir erkeğin de, esnafın da, ev sahibinin de, yazarın da, imamın da, siyasi iktidarın da ilgi konusu oluyor. Cumhurbaşkanı “Lezbiyen mezbiyen yok öyle bir şey” de diyor. Her an aile kutsanarak kadınların bir hiç olduğu anlatılmak isteniyor. Kadınların Olimpiyatlardaki başarısından dahi rahatsız oluyorlar; “Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın” deniyor. Tüm bunlara rağmen bu topraklarda da kadınlar ve LGBTİQ+’lar ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de özgürlüğünden vazgeçiyor.
Bu yüzden dünyanın her yerinde siyasi iktidarlar bize parmak sallayıp “Oturun, kadınlığınızı bilin” dese de o “makbul ve makul kadın" olmayacağız. Tam karşılarında ayakta olmaya devam edeceğiz. Özgürlüklerimiz ve ortak geleceğimiz için diğer ülkelerdeki kadınlarla yollarımızı buluşturacağız. Türkiye’nin dört bir yanında illerden kampüslere, işyerlerimizden yaşamın her alanına bu mücadeleyi öreceğiz. 25 Kasım Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne kadar olan süreçte özgürlüklerimiz için neler yapacağımızı hep beraber konuşacağız, kararlarımızı alacağız. Artık sessiz kalmak istemeyen tüm kadınlar Kadın Meclisleri’nde buluşacak. Kendi hayatlarında direnen kadınların aralamış olduğu özgürlüğün kapısını örgütlü mücadelemizle sonuna kadar açabiliriz. Hepimiz özgür olmadan hiçbirimiz gerçekten özgür olamayız. Bu sayede dünyada ve Türkiye’de kadınlar özgür yaşayacak.