Yurttaş Meclisi Cumartesi günü İstanbul/Kadıköy’de barınma sorunuyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada hem Yurttaş Meclisi’ne katılanlara, hem de dışarıdan açıklamayı izleyen ve kendi sözlerini söylemek isteyen herkese söz hakkının tanındığı bir format işletildi. Sonuç olarak da böyle bir biçimin ne kadar başarılı olduğu görüldü. Bu eylemle ilgili yazımızda Yurttaş Meclisi’nin yurttaşların sesi olacağını iddia etmiştik, iddiamız da doğrulandı.
Barınma sorununun maddi imkanı olmayan geniş kesimleri genç, yaşlı, öğrenci demeden etkilediği herkesin malumu. Yurttaş Meclisi de düzenlediği açıklama ile tüm bu kesimlerin seslerini gündeme getirmeyi amaçlıyordu. Yurttaş Meclisi’ni ilk defa orada görmüş ancak söz hakkını kullanan yurttaşlar bunun başarılabildiğini gösterdi. İnsanlar Yurttaş Meclisi’nin kurduğu kürsüde ‘ayarlanmadan, denetlenmeden ve sınırlanmadan’ dertlerini, önerilerini ve fikirlerini söylediler.
Bu söz hakkı, ifade ve düşünce özgürlüğü meselesi çok büyük bir sorun olarak görülmeyebilir ancak büyük bir meseledir. Solun alışkanlıkları bu konuda çok eskimiş ve körelmiştir. Meclis tipinde, yani isteyenlere söz verilmesi gereken toplantılarda, eylemlerde, açıklamalarda ilk ortaya çıkan refleks konuşmaların düzenlenmesi ve sınırlanmasıdır. Ancak bu refleks yalnızca sade yurttaşlara karşı devreye girer. Vekiller, sendikacılar, uzmanlar gibi kesimlerin söz hakları asla kısıtlanmaz, onlar hep el üstünde tutulurlar. Ancak başka konuşacak, siyaset yapacak yeri olmayan sade yurttaşların söz hakları hep kısıtlanır.
Yurttaş Meclisi bu eskimiş refleksleri yıkma yolunda önemli bir adım atmış oldu. Kurup büyütmeye çalıştığımız sendikalar nasıl işçilerin kürsüleri ve kendi mücadele zemini olacaksa, Yurttaş Meclisi de tüm yurttaşların kürsüsü ve mücadele zemini olacak. ‘Aman konuşursa ne der’, ‘Aman düzenleyelim, ayarlayalım’ diyenlerin yanlış eğilimleri adım adım yenilecek.