Erdoğan dün yaptığı konuşmada yıllar sonra 2015 yılında imzalanan ancak Meclis’e getirilmediği için Türkiye için yürürlüğe girmeyen Paris Anlaşması’nı hatırladı, hızlıca Meclis onayına sunulacağını söyledi. Sonradan çıkan haberlere göre karar değişikliği, Fransa ve Almanya’nın 3 milyar dolarlık kredi talebine destek vermesi ile geldi.
Paris Anlaşması’nın karbon emisyonlarını azaltmada ve iklim krizini engellemede ne kadar etkisiz olduğu, aradan geçen yıllarda belli oldu. Anlaşma her ülkenin kendi azaltım planlarını ortaya koyup uymalarını önceliyor. Ancak bu azaltımların yeterliliğiyle ve denetimleriyle ile ilgili bir mekanizma öngörmüyor. Birkaç ay önce yayınlanan Birleşmiş Milletler raporu belirlenen hedeflere ulaşılamadığını, ulaşılsa bile 2050’ye yönelik hedeflerin etkisiz kalacağını söylüyordu. Buna ek olarak gelişmiş ülkelerin kendi emisyonlarını azaltmak için üretim faaliyetlerini diğer ülkelere taşımaları ve sözde anlaşmaya uymaları yıllardır sürdürülen bir formül. Kısacası, Paris Anlaşması’nda belirlenen hedefler ‘oldukça az ve oldukça geç’. Yine de bir tutum sözleşmesi olarak, sermayenin serbestçe dünyayı yok etmesine bir engel.
Ancak AKP, bu kısıtlı çerçeveye bile katılmadı, 2021 itibariyle Paris Anlaşması’nı onaylayan 191 ülkenin gerisinde bir tavır belirledi. Şov olsun diye her fırsatta gelişmiş ülkelerden sayılmaları gerektiğini anlatanlar yıllarca ‘bizi niye gelişmiş ülke sayıyorsunuz?’ diye kavga etti ve anlaşmayı Meclis onayına sunmadı. Bu politikanın tek nedeni az gelişmiş ülkelere verilen kredilerden pay almaktı. Güncel olarak Fransa ve Almanya kredi talebine destek verince sorun da çözülmüş oldu. Anlaşma hatırlandı.
Elbette anlaşmanın onaylanması ne tam gaz süren termik santral inşaatlarına, ne de AKP’nin her doğal alana beton dökme sevdasına son verecek gibi görünmüyor. İklim krizi ile mücadele, sermayenin çıkarlarına bırakıldığı sürece ne dünyada ne de ülkede somut ve etkili bir adımı göremeyeceğiz.