Son 24 saatte Mustafa Varank, Hulusi Akar ve bizzat Erdoğan hem ABD’ye, hem de AB’ye ‘İlişkilerimiz aslında iyi, bizimle çalışın, anlaşabiliriz’ minvalli mesajlar gönderdi. AKP’nin içinde bulunduğu krize fellik fellik bir çıkış aradığı sır değil.
İktidarın dışarıya yaptığı aslan taklidinin temeli hiç olmadı, yine de kısa vadeli ‘kazançlar’ koparılabildi. Trump’ın gidip Biden’ın gelmesiyle bu olanaklar da iyice sınırlandı. Biden’ın Avrupa ülkelerini de oyuna çekmeyi planlayan stratejisi, Erdoğan’ın maceraları karşısında daha yekpare bir çizginin durmasına sebep olacak. AKP’nin önceki dönemden kalan kazançları da ayağına daha çok dolaşmaya başlayacaktır.
AKP kendi bekası için ‘geçmişi unutalım’ önerisini herkese götürecektir elbette. Peki ellerinde Batı’ya vaadedecekleri ne kaldı? Biz söyleyelim: Daha fazla savaş ve daha fazla sömürü. Batı’nın en sonunda Türkiye’den beklentisi özgür ve demokratik bir ülke değil, kendi çıkarlarına uygun ve stabil bir siyasi atmosferdir. Bu atmosfer de son kertede kan ve sömürüden başka bir şey getirmez. AKP’nin masaya ‘Bu ortamı en iyi ben sağlarım’ diye gittiği aşikar.
Tüm bunlara rağmen, AKP masaya ne koyarsa koysun, Batı anlaşmaya yanaşmayabilir. Bunun sonucu da AKP’nin sıkışma halinin sürmesi ve muhalefetin etkisinin artması olacaktır. İki durumda da demokrasi gökten zembille inerek gelmeyecektir.