Sahil bölgelerinde bir türlü kontrol altına alınamayan yangınlar, AKP bürokratları hariç herkesin ciğerini yakıyor. Yaşamını yitirenler ve yaralananlara ek olarak evlerini yangına bırakanlar, geçim kaynaklarını kaybedenler, ölen hayvanlar ve telafisi olmayan orman ekosistemleri... Tüm kamuoyu bu yangınların asıl sebeplerini öğrenebilmek, bir daha yaşanmamasını sağlamak için tepkisini ortaya koymaya uğraşıyor.
Yangınların sıklığına ve bölgesel dağılımına bakıldığında en bilimsel ve açıklayıcı sebebin küresel ısınma nedeniyle artan kuraklık, yüksek sıcaklık ortalamaları ve kuru rüzgarlar olduğu görülüyor. Tüm Akdeniz coğrafyasında yaşanan yangınların sıklığı bu görüşü doğruluyor. Ancak kamuoyunda yangınlar birçok farklı tekil nedene de dayandırılıyor. Sabotaj, rant gibi sebepler maalesef koca bir yangın ikliminin karşısında küçük ve tekil ihtimaller olarak kalıyor. Daha bu yaz gündeme gelen müsilaj krizi, daha geçen hafta yaşanan seller, beklenen İstanbul depremi… Bunların hiçbiri tekil sebeplerle açıklanamaz.
Ancak genel kamuoyunun böyle sebeplere yönelmesinin de nedenleri var. Bu afetlerin sorunlarının sistematik olduğunun kabul edilmesi, mantıken günlük tepkilerin yeterli olamayacağı sonucuna ulaşır. Ancak tekil sebepler kısa vadeli tepkileri haklı çıkarır. Günlük tepkiler verilir ve mesele uzatılmadan diğer gündemlere geçilir. Maalesef bu eğilimler çok yaygındır. Asıl savunulması ve anlatılması gereken bakış açısı, tüm bu krizlerin kapitalist düzenin işleyişinin sonucu olduğudur.
Yangınların sebebinin küresel iklim değişikliği olması AKP’yi elbette temize çıkarmaz. Hala daha enerji üretimini termik santrallere dayandıran, hiçbir atık bertaraf programı bulunmayan, orman ve denizleri ancak kendi rantının penceresinden gören iktidar, küresel ısınmanın sorumluluğunu sanayisi gelişmiş ülkelere yıkarak kurtulamaz. AKP neoliberal politikaların bu ülkedeki uygulayacısıdır. Kapitalizmin diğer temsilcileriyle birlikte küresel ısınmanın da sorumlusudur.