Oda TV’nin başlattığı fon tartışması güncel siyasi durumla birlikte değerlendirildiğinde ülkenin olağan gündemlerinin dışında bir noktaya oturma ihtimali olduğu görülüyor. Oda TV’nin bu tartışmayı bir gazetecilik meselesi olarak kurguladığını düşünmek çok zor. Eğer böyle kurgulansaydı ülkede elbette ilk tartışma havuzlarla kurulan ve iktidarın kaynak desteğiyle ayakta duran yandaş medya olmalıydı. Ayrıca senelerdir açık kaynaklarda yazan fonların tam da iktidar içi grupların pazarlıklarının sürdüğü bir dönemde gündem edilmesi yeni bir ittifakın işareti olabilir.
Başlatılan fon tartışması iktidara atılan bir pas oldu. İlk başta Fahrettin Altun bir yasa ihtiyacından söz etti, RTÜK de ‘yerli ve milli basın’ ile ‘foncuları’ ayırdığı bir açıklama yaptı, meseleyi ‘milli güvenliğe’ bağladı. Milli güvenlik sorununun yandaş medya dışında kalan herkes olacağı da aşikar. Oda TV’nin başlattığı tartışma da bu hamlelere planlı şekilde kapı açmış gibi görünüyor.
Oda TV her ne kadar iktidara muhalif bir çizgiden gitse de, devlet içi gruplarla ilişkilerinin olduğu, özellikle birçok haberinde çeşitli kanallardan sızdırmaların kullanıldığı yeni bir olay değil. Fon tartışması da anti-emperyalist bir nitelik taşınmasından değil, milliyetçi akımlara yakınlıklarından kaynaklanıyor. Bu bağlar ortadayken, özellikle Yüksek Askeri Şura öncesinde iktidara atılan yerli ve milli medya pası, devlet içi dönen bazı pazarlıkların sonucu olabilir. Her dönemeçte ‘yetmez ama evetçileri’ hatırlatıp iktidarın değirmenine su taşındığı eleştirisini yapanların fon tartışmasını bu şekilde açmaları tutarsızlıklarını ortaya çıkarmış oldu.
Fonculuk eleştirilmesi gereken bir konu ancak iktidara karşı olan mücadeleden ve güncel siyasi konumlanmalardan da ayrı değil. Milliyetçiliğini anti-emperyalizmle gizleyip, anti-kapitalizmin adını bile ağızlarına almayanların tutarlı bir fonculuk eleştirisi yapmalarını beklemek bir hayal. Oda TV’nin durup dururken açtığı bu tartışmanın altından pis kokular geliyor.