İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı 1 Temmuz’da hayata geçecek. Cumhurbaşkanlığı Danıştay’a İstanbul Sözleşmesi kararıyla ilgili savunma verdi ve Danıştay kararı durdurma talebini reddetti.
Siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesi kararını verdiği günden beri aynı taktikle ilerliyor. Kadınları karşısına almak istemiyor. LGBTİQ+’lara yönelik saldırılar üzerinden kararını meşrulaştırmaya çalışıyor. Kadınlar için de ayrıca kendi önlemlerini alacaklarını, kendi düzenlemelerini yapacaklarını söylüyor. Şimdi de kadınlara yönelik başka düzenlemelere girişilecek gibi görünüyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme süreci tek başına kadınları da ilgilendirmiyor. Esasen Cumhurbaşkanı kararnamesiyle alınan bu karar TBMM’yi etkisizleştirmenin, anayasayı ihlal etmenin, sözleşmeler, yasalar üzerindeki kararın tek kişinin iki dudağı arasına bırakmanın önünü açıyor. Yani var olan rejime yönelik bir saldırı anlamını taşıyor. Bu anlamda da kadınlarla ilgili tüm toplumun gündemidir.
Rejim değiştirmek istiyorsanız onun anayasasını oluşturmalısınız, eskisini değiştirmelisiniz. Şu ana baktığımızda var olan anayasadan bile eser kalmadığını görüyoruz. Anayasa’nın 1. maddesi rejimi, 2. maddesi ise rejimin niteliklerini oluşturuyor. Bunlar da adalet, insan hakları, laiklik, demokrasi ve hukuk devleti… Her bir madde ayrı bir mücadele konusu. Her bir madde ihlal ediliyor. Kapitalist sistemde var olan ortalama burjuva demokrasisi bile işlemiyor. Var olan anayasanın neredeyse bütün temeli yasama, yürütme ve yargı organlarının yetkilerini tanımlamak, toplum aleyhine karar almamaları için kısıtlamalar üzere kurulu. En az 8 maddede yürütmenin, yani Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın üstünde kararlar alamayacağını açıklıyor. Anayasaya rağmen alınan Cumhurbaşkanı kararı hukuku karşısına alıyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı kadınların haklarının kaybolduğu anlamına gelmiyor. Bu zamana kadar kadınların maruz kaldığı şiddet direnen kadınları bastırma çabasıydı. Bu zamana kadar kadınların kazandığı tüm haklar kadın kurtuluş mücadelesi sayesindeydi. O nedenle şimdi kadınların elinden alınan İstanbul Sözleşmesi iktidarın kolayca kadınlara saldırabileceği anlamına gelmiyor. Tüm kazanımlar gibi kadınlara yönelik saldırıları durdurabilmek yine kadın kurtuluş mücadelesi sayesinde olabilir. Ancak saldırıları geriletebilmek de yeterli kalmayacaktır. Kadınlar bu kararın tüm toplumu ilgilendirdiği bilinciyle, tüm toplumsal mücadele alanlarıyla politik bağını kurarak hareket etmelidir. Şimdi Kadın Meclisleri hem ortak eylemlere katılmak hem de kendi eylemlerini gerçekleştirmek üzere hazırlık yapıyor. Bu süreci önemsemeli ve kadın kurtuluş mücadelesini ileriye taşımalıyız.