Sermayenin Sözcüleri CEO Gerçeği

Koronavirüs salgını tüm dünyaya ölüm, ekonomik çöküş ve türlü çeşitli felaketler getirdi. İçimiz rahat şekilde salgın insanlığın başında bir bela diyebiliriz ancak herkes salgından zararlı çıktı diyemeyiz. Salgının bir yılında dünya çapında hem milyarderlerin sayısı, hem de ellerinde tuttukları sermayenin miktarı arttı. Forbes’a göre bu miktar 5 trilyon dolardan 13 trilyon dolara, tarihte görülmemiş şekilde yükseldi. 
 
Ancak sermaye sınıf savaşını yalnızca bu akla hayale gelmeyecek ekonomik gücüyle sürdürmez. Bu dev eşitsizliği gizlemek için propaganda ettikleri fikirlerle toplumları felç etmeye çalışır. Bu söylemlerden en önemlisi, eşitsizliğin insanların bireysel özelliklerinden kaynaklandığı, düzenin yarattığı bir durum olmadığıdır. Bu fikrin devamı olarak da ‘başarılı’ örnekler herkese gösterilir. Aslında sermaye sınıfının birçok üyesi işlerini çok göz önüne gelmeden sürdürmeyi tercih eder. Ama bazıları da tüm dünyanın önüne çıkıp sözcülük yapmalıdır. 
 
Bu sözcüleri yakından tanıyoruz. Medyanın yakından takip ettiği, hayat hikayeleri, fikirleri, ne yiyip içtikleri bile gözümüze sokulan isimler: Gates, Jobs, Zuckerberg, Musk, Bezos, Dorsey… Bir çırpıda sayılanlar bunlar. 
 
Hepsinin hakkında ne kadar akıllı, ne kadar ilginç, ne kadar çalışkan olduklarıyla ilgili sayısız iddia var. Yaratıcılıklarını nasıl kullandıkları anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Bir de bu iddiaların arka yüzü var.
 
Bu isimlerin bireysel özelliklerinin anlatıldığı gibi ortalamadan çok farklı olduğu tamamen bir çarpıtma. Sosyal medyada söylediklerinden, verdikleri röportajlardan, en çok da politik söylemlerinden anladığımız kadarıyla kafalarının içinde ortalama bir sermayedarın düşünce dünyasından başka bir şey yok. Çıkarları ne taraftaysa o yöne gidiyorlar, kiminle anlaşmak gerekirse onla anlaşıyorlar. Gerekli görürlerse politik çıkışlar yapıyorlar, görmezlerse el pençe divan duruyorlar. Elon Musk gibi örneklerde bu duruma yalnızca ekonomik gücün getirdiği aşırı bencillik ve benmerkezcilik gibi kötü özellikler eklenebilir. Hayırseverlikleriyle ilgili yalanlardan ise bahsetmeye bile gerek yok. Ortada ne takip edilen bir fikir ne de bir ideal var. Tek farkları sermayelerinin boyutları. 
 
Peki bu isimlerin olağanüstü özellikleri olmadan da yeniliklere öncülük ettikleri ve birçok hizmeti dünya ile tanıştırdıkları tartışılabilir mi? Tartışılabilir ancak bu da doğru olmaz. Şu açıkça söylenebilir; bu isimlerin şirketlerinin piyasadaki başarılarının çok az bir kısmı bir keşfe veya teknolojik bir ilerlemeye dayanıyor. Daha doğrusu, başarının ancak küçük bir bölümü insanlığın faydası için kullanılmış bir yaratıcılıktan kaynaklanıyor. Bu isimlerin asıl başarıları 'yasal' hırsızlıklarının toplumun en büyük sorunu olduğunun görülmemesidir. Bu yasal hırsızlık olan özel mülkiyet düzeninde zenginleşmeleri, büyük çoğunlukta maalesef gayrimeşru görülmüyor. Ellerindeki güç devasa sayıda işçinin ürettiğine el koyacak özel mülkiyete sahip olmalarından başka bir şey değildir.
Bu dev şirketlerin hizmetlerinin tümünde, ister bir web sitesi, ister bir teknolojik bir hizmet ya da ürün olsun; asıl zıplamayı yaratan keşifler kamu kaynaklarıyla yapılmıştır. Buna verilecek en önemli örnek artık temel bir ihtiyaç kategorisinde olan internet ağıdır. Salgın döneminde çok gündeme gelmiş mRNA teknolojisi de buna başka bir örnek. Kamuya ait olan bu tür teknolojilerin küçük miktarda geliştirilip kar için satılmaya başlanması sermayenin sahip olduğu eski bir oyun. 
 
Sonuç olarak ne kişilikleriyle, ne de keşifleriyle bu insanların kazandıkları dev paraları hak etmiş olmaları mümkün değil. Zaten bu kural sermaye sınıfının hepsi için geçerlidir. Ancak sermaye bu sözcüleri öne çıkararak tüm dünyanın işçi sınıflarına ‘Yoksulluğunuz sizin seçiminiz’ demek ister. Orta sınıflar da bu yalana kapılır ve kendi şirketinin başında milyar dolarlara hükmedeceği günün hayaliyle yaşar.
 
Salgın süreci bu çarpık anlayışın boşluklarını açık şekilde gösterdi. Tüm insanlığın felaketinin sermaye sınıfına nasıl fırsatlar yarattığı ortaya çıktı. Bu felaketlerin içinden bile kar ederek çıkanların insanlığa sunacağı bir gelecek, anlatacağı bir ideal yoktur. Dünyanın emekçi halkları bir avuç patronun hakkından gelecektir.