Peker’in anlattıkları belli bir oranda AKP’nin üst yönetimlerine dokunmaya başlamış durumda. Daha önce yalnızca Soylu ve Ağar etrafında şekillenen anlatım, Pazar günü yayınlanan video ile birlikte AKP’nin merkez kadrosu sayılabilecek Binali Yıldırım’a da uzandı. Başbakanlığa ve İstanbul seçimlerinde adaylığa getirilmiş birinin oğlunun kirli ilişkilerinin Saray tarafından bilinmemesi imkansız. Bunun da ötesinde Peker, 90’lardaki faili meçhulleri de anlatarak Ağar’ı hedefine oturtuyor.
Peker bir noktayı sürekli vurguluyor. Anlattığı tüm suçları Ağar’ın, Soylu’nun veya başka ‘kişilerin’ menfaat kaygısıyla işlediğini, devletin kendisinin bu işlerin dışında olduğunu, ortada yalnızca bir manipülasyon olduğunu tekrarlıyor. Çünkü kendisi de anlattıklarının aslında ne anlama geldiğini biliyor. Yalnızca Peker’in anlattığı cinayetler ve gayrimeşru yapılar bile Türkiye’nin son 30 yılında devletin nasıl işlediğini, bu suçları işleyenlerin nerelere gelip nasıl korunabildiğini açıkça ortaya koyuyor. Yine de devletin bu işleyişi Ağar ile başlamış değil, yalnızca Soylu ile bitecek de değildir.
Türkiye’de kontrgerilla bugün ortaya çıkan bir konu değil. Cumhuriyetin kuruluşundan bile önce başlayan bu gelenek görüldüğü üzere hala büyük oranda etkili. Soylu da televizyon kanallarında zaten gayri nizami harpten bahsediyor. Burada Özel Harp Dairesi ile yalnızca bir isim benzerliği yok. Soylu aynı geleneği sürdürme iddiasında. Ağar kendini ‘bir iş adamı’ olarak savunmaya çalışıyor. Ama Ağar yalnızca basit bir iş insanı veya bir mafya eskisi değildir, eski Emniyet Müdürü, eski İçişleri ve Adalet Bakanı’dır. Peker konuşmalarında meseleleri kurumlara bağlamamaya özen gösteriyor, konunun devletin kendisi olmadığını tekrarlıyor. Peker’in, Ağar’ın, Soylu’nun söylemlerini oluşturan, arada sayılan nice uyuşturucu kaçakçısını, katili, bürokratı birbirine bağlayan, birbiriyle karıştıran ve yoğuran bir yapı, yani bu sistematik işleyişin kendisi var.
Peker’in son videosu ile birlikte bu devlet geleneğinin 90’larda yaptıkları daha çok konuşulur oldu ama biz bu durumun 90’larla başlamadığını biliyoruz. Bu ülkenin tarihindeki katliamların, kayıpların, faili meçhullerin, işkencelerin ve nice felaketin arkasında devletin bu yüzü var.
Kontrgerilla dediğimizde ülkedeki tüm siyasal yaşamı kontrol edebilen küçük bir odağı kastetmiyoruz. Son çıkan kavga durumun bu olmadığını kaçıncı kez kanıtlamıştır. Ama ülkedeki her türlü demokratik çıkışı, itiraz hareketini veya devrimci dalgayı gayrimeşru yollarla bastırmaya çalışan ve sonrasında da korunan bir geleneği kastediyoruz. Bu geleneğin içindekiler, bunların güncel çıkarları ve bu geleneğin siyasetteki toplam etkisi değişebilir. Ama yöntemleri, devlet ile ilişkiler ve temeldeki amaçları hep aynı. AKP, iktidarda olması sebebiyle güncel olarak bu gelenekle en güçlü ilişkileri geliştirmiş partidir. Ama bu geleneğin tarihsel ve potansiyel olarak diğer düzen partileriyle de olan ilişkilerinin devam ettiği bir diğer gerçektir. Çünkü bu gelenek devletin kendisine içseldir.
Peker’in açıklamalarıyla başlayan tartışmalar konunun bu yönü itibariyle en fazla 90’lara kadar uzanmakta, bu nedenle de güdük kalmaktadır. O nedenle devletin bu tarihselliğini vurgulamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Eğer bu vurgulanmazsa çözümlerimiz de güdük kalacaktır.