Kapitalizmin Görünmez Krizlerinden Biri: Çipler

Günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile beraber, etrafımızda bulunan herşeyin akıllılaştırıldığı haberlerini görüyoruz, duyuyoruz, satın alıyoruz, kullanıyoruz. Her şey o kadar hızlı ilerliyor ki hemen adapte olabiliyor, bu hızlılığa farkında olarak ya da olmayarak dahil oluyoruz. Akıllı telefonlar, akıllı saatler gibi giyilebilir teknoloji aletleri, akıllı ev aletleri, kullandığımız otomobillerde bir sürü teknolojik yenilikler, hatta elektrikli otomobiller… Etrafımızdaki her madde “akıllı” diyebiliriz. İşte tüm bu durağan maddelerin akıllılaştırılması 60 yıl önce icat edilen çipler sayesinde oluyor.

Pandemi döneminde akıllı cihazların üretimi daha çok arttı. Salgın döneminde alınan karantina önlemleri insanları evlere kapatırken, iş, eğitim ve eğlence gibi faaliyetlerin evden yapılmaya başlanmasının da önünü açtı. Bu durum pek çok insanı bilgisayarları, akıllı cihazları, tabletleri, hatta oyun konsollarını daha çok kullanmaya itti. Yenilikler getirildi, ürünler geliştirildi. Pek çok şirketi, uzaktan çalışma sistemleri geliştirmeye ve bulut altyapısı kurmaya ya da mevcut altyapıları iyileştirmeye zorladı. Daha çok otomotiv sektöründe kullanılan çipler herkesin kullandığı ana malzeme olarak evlerine kadar girmiş oldu. Şimdilerde otomotiv sektöründe fabrikaların üretiminin durması, işçilerin ücretsiz izne ayrılması yönünde haberleri görüyoruz. Bir çip, parmak kadar diyebileceğimiz küçücük bir malzeme, koca sanayilerin üretiminin durmasını sağlayabilir mi?  
 
Çip üretimi ABD ve Uzak Doğulu firmaların tekelinde bulunuyor. Ancak Çin hem büyük bir tüketici hem de çiplerin hammaddesi olan silisyumun en büyük üreticisi. Elektronik malzeme konusunda bu ülkelerin dışındaki ülkeler tamamen dışarıya bağımlı. Yani bu çip üreticileri ürün var olsa da yok diyebilir. Bu kadar talebin arttığı bir çipin fiyatını artırmak için de yapabilir bunu. Bu, elektronik malzeme sektöründe yüksek kar elde etmenin bir yoludur. Ya da gerçekten denildiği gibi otomotiv sektörünün durağanlaşması ile beraber çip üreticilerinin yüzünü kar marjının daha yüksek olduğu elektronik sektörüne dönmesiyle bu kriz yaşandı diyebiliriz. Sonuç olarak bir cihaza yazılımında değişiklikler yaparak yeni özellikler ekleyebiliriz, akıllı cihazlara çok farklı tasarımlar geliştirebiliriz ama bunları yapabilmek için bir çipe doğal olarakta bu çiplerin üreticilerine bağımlıyız. Çipin hammaddesi olan silisyuma, yani Çin’e bağımlı oluyoruz. Adı sanı, tasarımı, özellikleri farklı olsa da o ürün bir firma ya da kişisine ya da o ülkeye ait bir ürün olmuyor.

Bugüne kadar çiplerin tedarik edilmesine ayrılan para üretiminden çok daha düşüktü. Otomotiv endüstrisi yarı iletkenlere yılda yaklaşık 40 milyar dolar harcıyordu. Bu küresel pazarın yaklaşık onda birine denk geliyor. Bu durum çiplerden ne kadar kar elde edildiğini de ortaya koyuyor. Şimdi bu pazarda hakimiyet kurmak isteyen şirketler yaptıkları yatırımlarla çip endüstrisini kendi çıkarları için geliştirmeye çalışıyorlar. Dünyanın en büyük mikroçip üreticisi firmalarından Intel 20 milyar dolarlık yatırım yapıyor. Güney Kore'nin dünyaca ünlü elektronik şirketi Samsung, 2030 yılında en büyük çip üreticisi olma hedefiyle 116 milyar dolar bütçe ayırıyor. Ülkemizde her ne kadar millileştirme adı altında “elektronik malzeme üretimi” yönünde adım atılmış olsa da, teknolojik ürün üretmenin çok gerisindeyiz. Tüm bu yatırımlar, atılan adımlar bugünkü krizi kurtaracak çözecek çalışmalar olmayacak elbette. Atılan bu adımlar, bu krizin çözümüymüş gibi sunulsa da, ileriye dönük kar odaklı çalışmalardan başka bir şey değildir. En nihayetinde karşılaşılan bu krizin sermayenin, emperyalizmin içsel sorunu olduğunu görebiliriz. Böyle bir sistem içerisinde yüzünü kara dönmüş her çalışmanın, atılan her adımın başka zamanda, başka yerde aynı bugün olduğu gibi başka krizlere yol açması kaçınılmazdır.

Şimdilerde çip krizi; Ford, General Motors, Toyota, Volkswagen, Honda, Stellantis ve elektrikli araba üreticisi Nio gibi otomobil üreticilerinin çipler ile mikroçiplerin kullanıldığı bazı parçaları satın almak için, üretimi azaltmalarına veya tesislerini kapatmak zorunda kalmalarına neden oldu. Türkiye’de Renault, Tofaş, Ford çip tedariğinde yaşanan problemler nedeniyle üretimlerini durdurdu. Bu kriz işçilerin çıkarılmasına yol açabileceği gibi çip tedariği sağlandığı anda yoğun mesai temposuna yol açacaktır. Çünkü çiplerin son kullanma tarihleri vardır, tedariği sağlandıktan sonra bekletilemez. Her halükarda çip krizi yine işçilerin sırtlarına yüklenecek koca bir yük olarak karşımıza çıkacak. Ancak bu durum üretenlerin bu sistemi sarsacak, büyük çatlaklara yol açabilecek önemli bir pozisyonda olduğunun bir göstergesidir. Bir üretimin durması ile yaşanan bu krizler kapitalizmin ne kadar kırılgan bir yapıda olduğunun göstergesidir.