“Bari bayramda…” diye başlayan cümleler vardır ya hani, maalesef o cümleye oldukça uzak bir bayrama giriyor bu ülkenin emekçi halkı… Bizim açımızdan da, “bari bayramda” diye başlayan cümlelerimiz var. Örneğin “bari bayramda…” emekçi halka, içinde bulunduğumuz kötü durum anlatmak zorunda kalmayalım diye düşündüğümüz çok cümlemiz var. Elbette umut denilen şey, yalnız iyimserlikten ibaret değildir. Şu aşamada nesnel durum, bu düzenin emekçi halkın bayramlarıyla hiç mi hiç ilgilenmediğidir. Düzen emekçi halkı kendisiyle baş başa bırakmış diye bayramlara lanet okumak yersiz olur. O nedenle bayramları ülkede gidişatın kötülüğüne değil, emekçi halkın yaşam biçimlerinin iyi yönlerine vesile edelim istedik. Bayram da bir nefes almak için vesile olsun.
İyi dileklerle motive olmak, bir nebze nefes almak, üretime birkaç gün ara verebilmek, çalışma saatlerinden hiç arda kalmayan zamanları yaratmış olmak, sosyal yaşamın ihtiyaçlarını karşılamak, uzun süredir görüşülemeyen tanıdıklarla görüşmeye vakit yaratmak ve bunun gibi bir çok kalem insanlığın ekmek su gibi temel ihtiyacı. Bizim ülkede lüks mü sayılır dersiniz? Emekçi halk, tüm yokluklar içinde, bu ihtiyaçları “halletme” hünerini yüzyıllar öncesinden öğrendi. Bu temel ihtiyaçları sessizce hallederse hiç sorun yok. Ama siyasal olarak talep ettiğinde hemen lüks sayılır. O açıdan biz, hallediyor olmasını bir kolektif yaşamın parçası görmeliyiz.
Bu toplumun bağrından çıkmış, bu toplum için ve bu toplumla birlikte değiştirme hedefi olan devrimcileriz. Biz biliriz ki, toplumların yaşamını, o yaşam içerisinde alışkanlıklarını belirleyen bir düzen var. Toplumsal yaşamı belirleyen, üretim ilişkileri var. O üretim ilişkilerinin belirlediği iki karşıt sınıf içerisinde emekçi halk yaşamanın yollarını bireysel olarak belirlemez. Kendini kurtarmak denilen şey yalnız sermaye sınıfına hastır. Maddi hayatı üretenler, kendilerini kurtarmak denilen şeyin gerçek hayatta olmadığını, yaşamları boyunca deneyimler. Bu deneyim, tarih boyu yaşamın tüm alanlarında kolektif yaşam kültürlerini var etmelerini sağlayandır. Bayramlar da bu toplumun kolektif yaşam ihtiyaçlarını karşıladıkları günlerden, ritüellerden sadece biri. Emekçi halkın bir hal hatır sormaya vakit ayırdığı bu günler, inanışları ile çok az bağlantılıdır. Bir nevi çeşitli fırsatlardır. Dünyanın her yerinde, farklı inanış ve farklı kültürlerde bu ritüeller, toplum ona ihtiyaç duydukça varlığını sürdürür. Bu kolektif ritüellerde bir sorun görmeye gerek yoktur. Hatta bir arada çoğunluk olarak yaşayan toplumlar, üretim ilişkileri değiştiğinde buna çok daha fazla zaman ayıracak ve farklı ritüelleri de keşfetme imkanı bulacaktır.
Modern kapitalizmin şehir hayatında bayramların pek bir hükmü kalmamış olabilir. Sınırlı sayıda imkan sahibi olanlar; bireysel yaşamın, imkanlara tek başına ulaşabilme imkanının daha cazip geldiğini düşünebilir, ileri sürebilir. Bu yaklaşıma, temel özgürlükler açısından tartışmaya açanlara fırsat vermeden kısaca değinmek gerekir. İnsan sosyal bir varlıktır. Emek verenler birlikte üretir, birlikte yaratır, dünyayı birlikte var eder. Çoğu zaman bunun farkında olmasa bile, bu birlikte üretme sosyal bir yaşamı da doğal olarak var eder. Birlikte ritüeller ihtiyacı da buradan doğar.
Bayramları sadece bireysel tatil planlarından ibaret görmeyelim. Birbirimizin ve herkes için birbirinin hatrını sorması, merak etmesi kolektif yaşamın bir parçasıdır. Tüm yoldaşlar da bugünü ve bu yazıyı vesile ederek, bir bayramı emekçi halkımıza çok görmesin, bir hatrını sormayı görev bilsin isteriz. İyi bayramlar yoldaşlar...