Ülkeye turist gelsin diye şaklabana dönen iktidar sözcüleri üzerine yapılabilecek espiriler tükendi. İktidarın ekonomi batağına son beklentisi turizm sektörü kaldı. Dalga geçilesi açıklamalarına gülüp duruyoruz tabii ama iktidarın ne denli içler acısı durumda olduğunu da yazmadan geçmeyelim.
Dün dışişleri bakanının “turistin göreceği herkesi aşılayacağız” gafı, kendi aralarında konuştuklarının kibar şekilde ifadesinin bile artık mümkün olmadığını gösteriyor. Fikri bu olanın zikri ne olsun ki… Ülkede emekçi halkı gözden çıkardıklarını her gün yeniden ilan ediyorlar. Yalnız bakan değil bugün Erdoğan da aslında hastanelerin de turistlere özel yapıldığını açıkladı. İnanılmaz gerçekten, hastaneleri yaparken hep turistleri düşünmüşler. Belli ki bugünlerde daha nice acayip açıklama bizi bekliyor, yeter ki turist gelsin… Onlar için tutarlılığa gerek yok sanıyorlar ya maalesef öyle olmuyor. İki açıdan bu “tutarsızlığın tutmadığını” ele alalım.
Birincisi iktidarın her hamlesini “kesin ayarlamışlardır” diye düşünen eğilim, muhalefet kesiminde çok yaygın. Öyle olmadığını açıkça görebiliriz. Sürükleniyorlar. Ekonomi zaten çökmüş. Bugüne kadar günü kurtarmak için şişirilen ekonomi politikalarının sonucu bu. Şimdi elde avuçta değer üretecek hiçbir kaynakları yok. Bu sıkışık durumlarında, tam turizmden faydalanırız diyorlardı ki “turist bu pandemide ‘en tedbirsiz’ ülkeye neden gelsin?” sorusuna çarptılar. Sizce turizm sezonunun geliyor olduğunu hiç hesap etmemiş olmaları mümkün mü? Evet mümkün. Hemen açıklayalım.
Toplumun gözünün içine baka baka birkaç ay önce “o kongreleri yaparız, kim bize ne yapabilir ki?” diyorlardı ya hani… İşte o içeriye açıklama gereği duymadıkları kongrelerin hesabını veriyorlar şu an. O günlerde acilen kongreleri yapıp güç göstermeleri gerekiyordu. Bu günlerde ise turistleri ikna etmeleri gerekiyor. Şimdi herkesi sanki kapatmış gibi yapmakla da kendilerini kurtaramıyorlar. Mevcut vaka ve ölüm rakamlarıyla turiste dert anlatamamanın çırpınması bu...
İkinci konu ise iktidarın en üst düzeyde “yerli ve milli” anlatısı ardından, yerli ve milli yurttaşa reva gördüğü durum. Bu da AKP ve MHP tabanı için vahim bir tablonun açığa çıkışı. Gerçekten aynı görüşte olarak AKP-MHP’ye oy verenlerin yüzleştikleri kötü bir gerçek. Bu düzey milliyetçilik anlatıp, sonra o milli yurttaşa “turistin gördüğü” diye bir ifade kullanmak en ileri düzeyde aşağılamadır. Sanmayın ki yarın bu hasarı toplamak üzere bir planları var. Belli ki yok. Yarın “yerli ve milli” duygular anlatması gerektiğinde bu konunun yüzlerine çarpacağını tahmin edebilirler ama bugün turistin gelmesi gerektiğinden başka bir şey düşünemezler. Dün de kongre toplamaktan başka bir şey düşünmüyorlardı. Bir önceki dönemde de inşaat ekonomisinin bir balon gibi söneceği günleri düşünmüyorlardı.
Bu yüzden şimdi tutarlı olamayacak kadar çaresizler. Son durumda, anket şirketleri çarpıcı biçimde tüm bu hamlelerin mevcut oylarını üst düzeyde etkilediğini düzenli olarak açıklıyorlar. Bu da tutarsızlığın tutmadığının en net kısmı. AKP’nin içeride yurttaşı ikna etmesine gerek yok gibi bir hava hakim oluyor bazen. Zaten oy vermeyen vermiyor, oy verenler ise bir şekilde “hallediliyor”. Görüldüğü gibi halledilemiyor. Şimdi yeni bir soru da şu: içeridekileri geçsek, turisti nasıl ikna etsin?
Her iki durumda da, AKP’nin sürüklendiği açıkça görülüyor. Bunu göğüslemek için baskıyı artıracağı beklentisi, solda oldukça baskın. Görünen tabloda, baskıyı artırabilmek için ihtiyacı olan minimum düzeyde ekonomik imkan dahi yok ellerinde. Bu nedenle tutarlı bir kükreme göremiyoruz kendilerinden. Kamu gücünü şimdilik baskı aygıtı olarak kullanıyorlar ama onun devamı da şüpheli... Ne yapsalar dalga konusu olmaları, tesadüf değil. Toplum bunu iliklerine, kemiklerine kadar hissediyor. Yenildiler.
Gidişleri kısmını ise başka bir gün başka bir yazıda ele alalım...