Dünya çapında insanlar salgın nedeniyle binlerle ölmeye devam ederken aşılama süreçleriyle ilgili de tartışmalar sürüyor. Aşı üretim sürecinin büyük oranda ilaç şirketlerinin ellerine bırakılmasının sonuçları açık. Yine de aşılarla ilgili tartışmaları, kapitalizmin nasıl bir felaket olduğunun tekrar tekrar ortaya çıkarılması açısından önemsiyoruz.
Tartışmanın en son güncel noktası, üretim kapasitesinin artabilmesi ve daha çok insanın aşılanabilmesi için patent ve üretim detaylarının kamuya açılması gerekliliği oldu. Uğur Şahin patent haklarıyla soruyu birkaç gün önce şöyle reddetti: Öyle basit bir konu değil. Aşımıza her yerde ihtiyaç duyulduğunu biliyoruz. Bizim yapabileceğimiz üretim kapasitesini artırmaktır. Sorun lisans vermekle bitmiyor. Çünkü aşı üretimi 20 yıllık bir tecrübeye dayanıyor. Ama sonunda da ekliyor, ‘Kazandığımız paraları kanser tedavisi çalışmalarına ayıracağız’.
Aynen bir esnaf gibi, ‘bu malı benden iyi yapan çıkmaz, o nedenle herkese yaptıramayız’ demiş. Esnaf dediğimize bakmayın, en yüksek dereceden bir kapitalist olarak konuşuyor. Kendi şirketinin ürününün başka bir yerde üretilebilir olması onun için imkansız. Çünkü tam teşekküllü bir kapitalist olarak dünyayı yalnızca ürününün diğer muadilleri ile rekabet içinde satılacağı bir yer olarak görüyor. Evet, Biontech’in ürettiği aşı şu anda diğer aşılarla rekabet içinde, Şahin de tam olarak bu rekabetin ortasından konuşuyor, ‘Bizim aşımız diğerlerine benzemez’ diyor. Onun dünyasında aşı yapılmadığı için ölenlere yer yok. Yalnızca diğer aşılar nedeniyle Biontech’in kar edemediği pazarlar var. İşte bu güdü ile, aşı ulaştırılamayan insanları değil, kendi ürününün pazarlanmasını düşünerek cevap veriyor.
Peki gerçekteni tüm dünyada Biontech aşısının patenti ile bile aşı üretebilecek bir yer yok mu? Elbette var. ‘20 yıllık tecrübe’ denildiğinde akıllara vasat restoranlar ve alelade yemeklerin pazarlanması geliyor. Ama koronavirüs aşısı öyle değil, Biontech’in üretim şemasında ‘sevgi dolu eller’ veya ‘aile gibi çalışma ortamı’ olmadığına eminiz. 20 yıllık tecrübe denilen şey, kamu kaynaklarıyla fonlanmış araştırmaların üstüne çökülmesinden başka bir şey değil. Eğer bu aşının üretiminde kimin hak sahibi olduğu konuşulacaksa, onlarca yıldır aşı üretim teknikleri, RNA virüsleri, mRNA teknolojisi vs. üzerine çalışan binlerce bilim insanı, en sonda da Biontech’in emekçileri, yani yaşamak için ilaç şirketlerinde çalışmak zorunda olanlar sayılabilir. Ama Uğur Şahin ve Özlem Türeci sayılamaz.
Evet, tüm bunlara rağmen en son derecede kapitalistler olarak, güncel kapitalist düzeni de arkalarına alarak patentlerin kamuya açılmasını reddediyorlar. Ancak bunun sonucunda da tüm foyaları ortaya çıkıyor. Tüm dünya, kapitalizmin insanlık için ne kadar ölümcül olduğunu görüyor.
Ortaya çıkan foyalarının neler olduğunu da ileride ele alalım.