Özeleştiri Ataması

 Geçtiğimiz 1 Mayıs’ı değerlendiren yazılar yayınlanıyor. Bu yazıların bir kısmı 1 Mayıs’ın anlam ve önemini 1856’dan başlayarak anlatıp geçmeyi tercih etmiş. İktidarda sorun var, düzende sorun var, gördüğü her yerde sorun var. Ama? Ama 1 Mayıs günü yaşanan hiçbir sorun yok. “Bağzı olumsuz olaylar yaşanmıştır”. Kimseyi eleştirmeye bir türlü dili varmamış. Olumlu olumsuz birşeyler demek yerine hiçbir şey denememiş.

Diğer tür daha ilgi çekici. Onda bazı sorunlar tespit edilmiş. “Evet, vardır” deniyor. Bu ilk yazıya oranla büyük bir ilerleme. Hatta sorunun özneleri de var. “Konfederasyonlar.” Ama bu sefer de o konfederasyon ve odalara hakim siyasal eğilimlere gelince işler karışıyor. Bu tarzı son dönem başka yazılarda da gözlemliyoruz. Nedir o tarz diye daha fazla merakta bırakmayalım: Özeleştiri ataması.


Bu yazarlar yazılarında sorunları ve tarafları yazmaktan kaçınmıyorlar, ya da artık kaçınamıyorlar. Ama yine gerçek bir sonuca varmak mümkün değil. İşte orada “özeleştiri ataması” gerçekleşiyor. “Bu sorunlar vardır, hepimizin özeleştiri vermesi gerekir.” Hayır, neden hepimiz özeleştiri vermeliyiz ki? Olması gereken soruna yol açan kişi veya grupların özeleştiri vermesi değil midir? Neden hiçbir etkimizin olmadığı hatalar için “hepimiz” özeleştiri veriyoruz.


Bu konfederasyonların veya odaların sözcülüğünü yapanlar, yönetimlerinde yer alanlar bağzı sol siyasal eğilimlere yakın değiller mi? Oradaki koltuklarda kimin oturacağını belirlemek için her türlü ittifak ve çıkar ilişkisini birlikte gözetmiyor musunuz? Yeri geldi mi etkinizi o koltuklarda oturmakla ölçmüyor musunuz? Ortalık karışınca neden özeleştiriyi kimlerin vereceğini de siz tayin ediyorsunuz?


Şu açıdan bu görüş yerden göğe kadar haklı. Sizler gibi sendikaları, konfederasyonları, demokratik kitle örgütlerini, ittifak zeminlerini tıkayan, manipüle eden eğilimlerden kurtulmayı bir türlü başaramadık. Biz özeleştirimizi verelim efendim. Kusurumuza bakmayın.

Ama siz de takdir edersiniz ki bizim de işimiz zor. Siz de her alanı yozlaştırmakta pek mahirsiniz. Kapısından bile geçmediğimiz konfederasyon ve odalara hakim siyasal eğilimleri hepimiz biliyoruz. Merak eden yeni yoldaşlar sosyal medyadan kolaylıkla öğrenebilirler. Biz 1 Mayıs’taki aldıkları tutumu başından beri hatalı buluyoruz. Sadece Türk-İş, Hak-İş diyerek kimse bir yere saklanamaz. Bu kamera denilen meret sadece polis saldırılarını kayıt altına almıyor. Kimin nerede ne yaptığını da saniye saniye kaydediyor.


Eğer bu tarz gelişmeleri sorun olarak görüyorsanız, siz de eleştiriyorsanız, o zaman çıkar hakkını verirsiniz. Bari eleştirel düşünme yöntemlerini yozlaştırmaya kalkmayın. Yok illa çıkıp kendi arkadaşlarınıza toz kondurmamaya çalışacaksanız da, eleştirel düşünmenin hakkı bari hak edende kalsın.


Bugüne kadarki yaşanan çöküşün asıl kaynağı eleştirel düşünce yöntemine olan uzaklığınızdır. Bakın bu da size son iyiliğimiz olsun. Bundan sonra eleştirel düşünmenin hakkını verirseniz belki düzelirsiniz. Biz iyimser insanlarızdır, siz ne dersiniz?