2020’nin Aralık ayında Fahrettin Koca müjde olarak duyurmuştu: “Bu ay muhtemelen 20 milyon doz aşı temin edeceğiz”. Aradan beş ay geçti, dün ani bir kararla Biontech aşılarının ikinci dozlarının 6-8 hafta sonra yapılabileceği açıklandı. Bunlardan ne anlayalım?
Anlaşılmayacak hiçbir şey yok. AKP’nin elindeki son kaynaklarla, türlü çeşitli pazarlıklarla temin edebildiği aşıların sonu gözüktü. Bakanlık da her zaman olduğu gibi problemi erteleme çabası içine girdi, Bilim Kurulu’ndan da ikinci dozları erteleyebiliriz kararı çıktı. Tepki büyük olunca ilk dozları vurulanlar açısından bir değişiklik olmamasında ama yeni vurulacaklarda sürenin uzatılmasında karar kılındı. Şimdilik aşı sıkışıklığı varmış ama birkaç ay sonra bollaşacakmış. Nasıl olacak, aşının mevsimimi gelecek? Elde avuçta bırakmayan ekonomi politikanızdan mı vazgeçeceksiniz yoksa?
Sorun büyük ve acil, ama sermaye bu meselede bile kar sağlamanın yolunu arıyor. Özel şirketler parayla aşı satışına izin çıkması için Bakanlıkla görüşmelere başlamış bile. Rusya’dan gelecek Sputnik aşısının yandaş aracı şirket nedeniyle aylarca ertelendiği de iddialar arasında. 17 günlük kapanma kararıyla bir anlamda tüm toplumdan fedakarlık bekleyen iktidar, kendi çıkarlarından iki aylığına bile vazgeçmiyor. Temelsiz kapanma önlemlerinin sonuçlarını ise tüm toplum ödeyecek.
Peki bu noktaya gelmek için ne yapılmalıydı? İlk yapılması gereken ülkenin sağlık sistemini özelleştirmeye çalışmamaktı. İlaç, aşı, tıbbi malzeme üretimi serbest piyasaya bırakılmadan üstlenilmeli ve arttırılmalıydı. İkinci olarak aşı teknolojileri başta olmak üzere tıp ve biyolojinin tüm alanları desteklenmeli ve ilerletilmeliydi. Destek derken bazı heyecanlı girişimcilere para verilmesini kastetmiyoruz elbette. Kamunun kendi üniversitelerinin, kendi laboratuvarlarının, kendi bilim insanlarının desteklenmesini ve onların araştırmalarının geliştirilmesini kastediyoruz. Tüm bunlar yapıldıktan sonra da pandeminin başlamasıyla tüm kamu kaynakları hızlıca insanların sağlığının korunmasına, gerçek bir tam kapanmanın sağlanmasına ve aşı ve ilaçların keşfine ve üretimine ayrılabilirdi.
Ama bunlar yapılmadı. Neden mi? Çünkü bu saydıklarımızın hepsi serbest piyasaya ters, patronlara ters, karlara ters. Saydıklarımız toplum için hayati ama kapitalizm için değil. O nedenle de hiçbiri yapılmadı. Tüm dünyada bu meseleler ‘özel sektöre’ havale edildi. Şimdi gördüğümüz patent tartışmasının nedeni de işte bu. Geçmişte yapılmayanlar şimdi insanlara hastalık, aşısızlık ve ölümler olarak geri dönüyor. Peki egemenler bundan ders alacak gibi gözüküyor mu? Hayır. Nasıl AKP hala geçici uygulamalarla tüm sorunları ertelemeye çalışıyorsa dünyada da sermaye hala karlarını korumaya ve arttırmaya çalışıyor. Her gün karşılaştığımız felaketlere rağmen…
Bu düzen salgına bir çare bulamıyor, öneremiyor bile. ‘Aşılama neden tüm dünyada ücretsiz şekilde yapılamıyor?’ sorusunun cevabı yok. Felaketler onları en sonunda çıplak özel mülkiyet haklarını savunmak zorunda bırakıyor. ‘Aaa, eee patent matent, fikri mülkiyet vs.’ diyip kalıyorlar. Ama bu durumda kalmaları iyidir. Korkunç fikirlerini böyle savunmaya çalışsınlar, biz de tüm insanlara anlatalım: “Özel mülkiyet düzenini yıkacağız, başka yolu yok”.