Kobane Düşmedi Ama Neler Düştü Neler...

AKP-MHP iktidarı, konu Kürt halkına ve temsilcilerine saldırmak olunca sınır tanımamaya devam ediyor. 6 yıl sonra yeniden ısıtılıp toplumun önüne serilen Kobane duruşması görülmeye başladı. HDP’nin önceki genel başkanları ve bir çok yöneticisi, Kobane eylemleri sürecinde halkı sokaklara çıkarmakla yargılanıyorlar. 6 yıl sonra…
 
AKP- MHP iktidarının son evresinde hiç hukuk tanımadığını biliyoruz. Artık hukuku deyim yerindeyse “kılıfına uydurmaya” dahi çalışmadığını görüyoruz. Kendisine meşruluk yaratma derdi yok. Hukuku AKP’nin mahkemelerinde bulmak zor ama biliyoruz ki, gerçek adaleti emekçi halkın mücadelesi ile gün yüzüne çıkarmak daima mümkün. Bu açıdan Kürt halkına zulüm iktidarının tüm yalanlarını daima açığa çıkarmak gerek.
 
Kobane süreci Türkiye ve Ortadoğu’da önemli bir süreç oldu. Suriye’de iç savaşın tüm ‘nimetlerinden’ yararlanmak isteyen emperyalist ülkeler, bölgede pay kapma savaşına girdi. Başta büyük emperyalistler bölgeye yerleşti. Türkiye de kendince bölgede bir güç olduğunu hissettirmek ve savaş bölgesinde yeni pazar elde etmek üzere sıraya girdi. Bu da Türkiye kapitalizminin genişleme hedefinin apaçık örneğiydi. Nihayetinde beton, AKP iktidarından sorulurdu ve sınırlarımızın ötesinde şöyle sıra sıra bahçeli binalar olamaz mıydı?
 
Elbette tüm bu süreç içerisinde AKP’nin tüm adımlarını burada ele almayacağız ama birkaç noktayı vurgulamak önemli. Öncelikle AKP iktidarı içerideki ittifakını, milliyetçiler ile kurmak yoluna girmişti ve burada giriştiği “çözüm süreci” onu hayata bağlayacak ittifakları açısından sorundu. Bu durum AKP’nin aslında iyi, çevresi kötü olduğu anlamına gelmiyor. Dengelerin belirleyici unsurlarını ifade etmemizi sağlıyor. Çünkü bu süreçte ABD ile arasını açan, Rusya’ya yönelmesine sebep olan gelişmelerden biri de buydu.
 
İkinci olarak AKP sınırında kendisine direnen Kürt halkını değil, “ılımlı muhalifler” olarak nitelendirdiği cihatçı çeteleri istedi. AKP’nin İhvan politikası, kafa kesen çetelere “ılımlı” demesi kadar açıktı. Görüldüğü gibi AKP için “terör örgütü” denilen şey ne kadar da göreceli! Ortadoğu’da pozisyon elde etmek için o çeteleri besledi, büyüttü. Kürt halkı ise o çeteler karşısında o bölgenin yaşayanları olarak direnen güçtü. İçeride de dışarıda da Kürt halkının tek bir hakkı olmasın istedi AKP.
 
Son olarak, Suriye ve bölgede direnen Kürt halkı, bölgeyi kana bulayan IŞİD belasına karşı büyük bir direniş ortaya koydu. IŞİD'i gerileten Kürt ve Ezidi halklarının bölgedeki direnişi oldu. Siyah çarşafını yırtıp atan o renkli elbiseli kadın, laikliğin nasıl yaşamsal bir şey olduğunu dünyanın tüm görüşlerinin önüne koymuştu. O laiklik yalnız bir kesimin sorunu değildi ve onu kazanmak için Ortadoğu’nun bağrında büyük bir direniş gösterilmişti.
 
Tüm bu süreçlerde Kürt halkının direnişi ve o renkli elbisenin ışığı Türkiye topraklarında da büyük bir sahiplenme ile karşılanmıştı. Bu süreç ardından Ortadoğu’da Kürt halkı, toplam bir sorunu, dünyanın başındaki büyük bir felaketi geriletmişti. O felaket o günlerde IŞİD'li.
 
Hemen ardından gelen 7 Haziran ise, Türkiye sınırları içerisinde bir felaketin geriletilmesi meselesiydi. Bu sefer “seni başkan yaptırmayacağız” bayrağını açan HDP, Türkiye halklarının toplam sorunu için gücünü ortaya koymaya karar vermişti. 7 Haziran AKP’nin iktidarını kaybetmesi oldu. İşte AKP’nin hala daha hazmedemediği sorun budur. Sürecin ardından açılan ve hala bitmeyen savaş işte bunun savaşıdır.
 
Tüm bunlar bildiklerimiz diyerek geçmek istemeyiz. Tüm bu süreçlerde ülkenin iktidarının ve muhalefetinin tüm kararları tarihin kara sayfalarına yazıldı. Ne sular aktı neler… Kimler ne kararlar verdi de şimdi hiç öyle olmamış gibi davranıyorlar.
 
Kısa tarih bile yeter, tutarlı olanların olmayanlardan ayrışmasına. Hepsini bu yazıda ele alamasak bile anmadan geçmeyelim. Suriye’de savaşa Türkiye’nin davulla zurnaya girmesini alkışlayan ana muhalefet, o zamanlarda da yerli ve milli değerler diyordu. Laikliği yalnız kendisine hak görüyor, çarşafını yırtan renkli elbiseli kadına hak göremiyordu. Ayrıca ülkede kendisine sosyalistim diyenler, Rusya ile anlaşmayı, ABD’nin geriletilmesine vesile sayıyordu. Emperyalizme kökten karşı çıkmayı hiç önlerine koymadılar. Ayrıca içeride Kürt halkının, AKP’yi geriletme hamlesine asla omuz vermeyiz diyorlardı. O seçimlerin iptal edilmesi, başımıza bombalar yağması ile gerçeği ancak farkedebildiler. Hele onlar en hızlı yön değiştiren oldular. Yalnızca bir seçim sonra, HDP’nin seçim listelerinin baş sıralarında yerlerini aldılar. Tabi şunu da anmadan bitirmeyelim, önemli süreçlerde doğru hamleler yaparak, ülke çapında özgüven kazanan HDP ise, bunu elinde tutmaya çalışmayı aynı düzeyde önemsemedi. Dokunulmazlıklar kaldırılırken, “varsın olsun” düzeyiyle başlayan süreç ise sonraki dönemin tüm baskılarına kucak açmak oldu. Elbette her biri birer deneyim. Tüm değişimler de bize örnek oluyor elbette. Ama devrimci siyaset tutarlı olmayı gerektirir. Tüm bu süreçlerden tutarlı çıkmayı başaranların bunu yazması da örnek için gereklidir.