Tüm dünyada ve özellikle Türkiye’de aşılama süreci, kapitalizmin salgın karşısında ne kadar etkisiz kaldığını ve zararlı sonuçlara yol açtığını gösterdi, gösteriyor. Aşıların bulunup üretilmeye başlanmasının üzerinden aylar geçti ama aşılama için merkezi bir sistem yok, her ülke kendi imkanlarına göre aşılara ulaşıyor veya ulaşamıyor. Aşılamada eşitsizlik hem ülkelerin kendi içlerinde, hem de ülkeler arasında çok yüksek.
Sağlık Bakanı da aşılama istatistikleriyle övünürken bu eşitsizliklere güveniyor. Dünyada daha tek aşı vurulmamış ülkeler olduğunu biliyor, ‘Bakın en azından bunlar gibi değiliz’ diyor. Kötü halimiz için de bizi, 84 milyonu suçluyor. Bunları derken aşıya herkesten önce ulaşanın AKP bürokratları olduğunu, yeterli aşı olmamasının ekonomik sebeplerini, önlemlerin bilimden uzak, AKP’nin isteklerine yakın olduğunu bilmezlikten geliyor. Bir de bunların üzerine Türkiye’de bulunmayan aşı Libya’ya gönderiliyor. Dış politikanızı 84 milyona sormuyorsanız sorumlululuğu da yükleyemezsiniz.
Peki bu aşı neden bulunamıyor, getirilemiyor, yapılamıyor? Hani salgın tüm insanları birleştirmişti, iyide kötüde birlikteydik, birlikte çıkacaktık? Sanırım aşı patentlerine sahip olanlar bizlerle çok birleşmemiş. Normaldir, aşılar öyle kolay bulunmuyor. Çok bilinmez ama aşıların bulunması ve üretilmesi için de dev makineler gerekir, basit cam tüplerle olmaz. Bu makinelerin bulunduğu dev laboratuvarlar gerekir, fabrikalar gibi. Aşıları bulanlar bunlara sahip olmak için çok çalışmışlardır kesin, o nedenle bizim seviyemize inmezler. Onlar çok çalışan dolar milyarderleri listesine girip onlarla bir arada dururlar. Bize de aşıları satarlar. Ekmeğin suyun satıldığı gibi.
Peki bu fabrikalarda bizim hiç mi payımız yok? Çalışan, emek veren değil miyiz? Aşı nasıl bulunmuş en sonunda? Yıllarca binlercesinin kendileri için büyük, biyoloji bilimi için küçük adımları ile değil mi? Hadi emek veremeyen çocuk, yaşlı, hasta olsak, ölme ihtimalimizin olması bile aşı yapılması için yeterli olmaz mı?
Tüm bu sorular gelip özel mülkiyette düğümleniyor. Emeğimize el koyduklarıyla özel servetlerini biriktiriyorlar, sonra da bize tekrar satıyor, satın alamazsak da ölümümüzü izliyorlar. Dünya yansa kendi şirketleri ve hisseleri, milyonlar ölse kendi pazar payları ve karları. İşte serbest piyasa, işte özel mülkiyet, işte kapitalizm.