AKP, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararından beri belli bir söylemi tekrar ediyor: Kadına yönelik şiddete hayır ama LGBTİQ+’lara ayrımcılığa evet. Hem bu söylemde, hem de Sözleşme’den çekilme kararında AKP’yi yönlendiren temel neden, Millet İttifakı içindeki politik ayrışmaları kaşımak gibi görünüyor. Saadet Partisi’nin sözleşmeye yönelik tavrı zaten belliydi. Bugün Aktroller tarafından yapılan bazı paylaşımlar, CHP ve İyi Parti’nin bu konu üzerinden sıkıştırılmaya çalışıldığını gösterdi.
AKP bir yandan kendi içinde de sözleşmeden çıkma kararına karşı tepkiyi gözetmeye çalışıyor. Bir yandan da durumun aslında kadına yönelik şiddetle değil, LGBTİ+’ların haklarıyla ilgili olduğunu pompalıyor.
Sözleşmeden çıkma kararı elbette belli bir düzeyde AKP’nin tabanının bir bölümünü oluşturan en gerici kesimlere bir tavizdi. Yine de AKP söylemini kadınların en genel haklarını da hedef alacak şekilde yükseltmedi. Aksine içindeki en gerici kesimlerin sözcülüğünü yapan Ayasofya imamını en üst düzeyde uyardı. AKP en son kertede bu düzeyin seçimlerde hiçbir kadından oy alamayacağını biliyor, buna göre bir dengede durmaya çalışıyor.
Güncel olarak toplumda kadına karşı şiddete yönelik genel tepkisellik, maalesef LGBTİQ+’ların hakları söz konusu olunca geçerli değil. AKP de bu durumun üstünden ilerlemeyi planlıyor.
Ama umutsuzluğa gerek yok. AKP’nin tüm planlarına rağmen, kadın kurtuluş mücadelesinin biriktirdiği deneyim LGBTİQ+’ların mücadelesini kapsayacak ve ilerletecek olgunlukta. Ne mutlu ki kadın kurtuluş mücadelesi, toplumsal değişimin ne kadar hızlı, ne kadar kuvvetli olduğunu ve bunun politik imkanlarını deneyimledi. LGBTİQ+’ların özgürlük mücadelesi de bu çizgide ilerleyecek ve başarıya ulaşacaktır.