Emekçiye Soğan Sermayeye Ucuz Kredi Politikasına Devam

Düşük faiz-yüksek kur politikası; ülkenin tüm ekonomik sorunlarını çözecek, AKP’nin yıllardır hazırladığı ancak hayata geçiremediği ekonomide büyük bir kurtuluşun planı olarak anlatılmaya başlandı. İktidarın yıllardır hiçbir şekilde gündeme getirmediği, gündeme getirenleri de ‘Ekonomide sorun yok’ diyerek susturduğu mesele artık en üst düzeyden gündeme alındı.

Bu ele alışın sebebi elbette gidişatın artık devam ettirilemez haline gelişi. Yani ortada uzun zamandır yapılması planlanan bir hamle yok; aksine düşen seçmen desteği, gittikçe büyüyen geçim sıkıntısının yarattığı tepkiler ve bir tür seçim sürecinin şimdiden başlaması var. AKP de bu baskıyı üzerinden atabilmek ya da belli bir süreliğine hafifletebilmek için elinde kalan son kozu oynuyor. Bu açıklamalar da anlatıldığı gibi ‘faiz lobisiyle mücadele’ nedeniyle değil, halkın yüksek döviz kuruna karşı tepkilerinin artık görmezden gelinemez hale gelmesiyle zorunlu şekilde yapılıyor.

Birkaç hafta önce açıkça belirtilmeyen ancak tahmin edilen iktidarın ekonomi politikası, şimdi Erdoğan’ın kendisi tarafından tarif edilip savunuluyor, en yüksek perdeden beka meselesi ediliyor ve karşı çıkan herkesin yerli ve milliliği sorgulanıyor.

Bu planın tek amacı, düşük faizli kredilerle emeğin maliyetini düşüren kur farkıyla sermayenin bir süre daha kar edebilmesini, sonucunda da AKP’yi desteklemesini sağlamak. Erdoğan konuşmalarında ‘Halkımızı yüksek faize ezdirmeyeceğiz’ diyor, ancak ‘halkımızı enflasyona, işsizliğe, sömürüye ezdirmeyeceğiz’ diyemiyor. İktidarın ekonomi planı sözde koca bir düzene savaş açıyor, ‘ekonomik kurtuluş savaşı’ diye adlandırılıyor. Peki bu ‘savaşın’ bir satırında bile patronların karlarını düşüren, faaliyetlerine sınır koyan, güçlerini kıran bir politika var mı? Tek bir maddesinde şu anda yaşanan enflasyonun, işsizliğin, ödenemeyen faturaların bahsi geçiyor mu?

Patronlar ucuz kredi çekecek, ihracattan kur farkıyla kat kat kazanacak, emekçilere de kırıntıları verecekler. AKP bunu açıkça anlatıyor. Ancak emekçi halka söylenen tek şey kuru ekmek yemek zorunda kalsalar bile sabretmeleri gerektiği.

İzlenmeye başlanan politikaların emekçilerin değil patronların yararına olduğu ancak bunun yerli ve milli diye paketlenip satılmaya çalışıldığı ortada. Ekmeği gittikçe küçülen geniş kesimlerin bu konuda bir şüphesi yok.