Bir Kere Kral Çıplak Dendi Artık Geri Dönüş Yok

Peker’in dün gece yayınladığı ve Soylu ile arasında Hadi Özışık’ın mesaj taşıdığını gösteren videolar, popüler bir dizinin son bölümü gibi gündem oldu. Aynı gün Hadi Özışık iddiaları reddetmiş, öncesinde de Soylu Peker ile iletişim kurduğu kanıtlanırsa en ağır cezaları kabul edeceğini açıklamıştı. Yalanlar bir hafta geçmeden ortaya çıktı.
 
Peker’in yayınladığı videoların popülerliğinden memnun olduğu çok açık. Videoların çekim ve yayın planları bunu gösteriyor. Buna ek olarak herkes yıllardır bilinen ama bir türlü kanıtlanamayan meselelerin bir eski ‘ortak’ tarafından bu kadar çarpıcı, biraz da magazinel bir şekilde ortaya saçılmasından keyif duyuyor. Ama bu meselenin daha derin şekilde de ele alınması gerekiyor. 
 
Peker’in iddiaları, sağcı iktidarları azıcık tanıyanlar için bile yeni şeyler değil, yıllarca birçok yerde benzer iddialar ortaya atılmıştır. Yine de bunların bizzat muhatabı olan biri tarafından teyit edilmesi önemli bir fark. Peker birçok tekil suç için savcıların araştırması gereken telefon kayıtlarını bile söylüyor. Elbette bu suçların hepsi araştırılmalı ve yargı süreçleri işlemeli. Bu süreçler elbette Soylu’nun dilekçe vermesi ile olacak şeyler değil, kendisi zaten görevini kötüye kullanıp yargı süreçlerini manipüle etmekle suçlanıyor. 
 
Peker’in başlattığı süreç, AKP’nin MHP ile ittifakının anahtarı olarak görülen Soylu’nun da nasıl gözden çıkarılabildiğini de gösteriyor. Soylu her gündemde muhalefete en sert şekilde saldıran, hukuki teamülleri umursamadığını açıkça gösteren, Meclis’te ve komisyonlarda muhalefet vekilleriyle ağız dalaşlarına girmekten çekinmeyen ve siyasi iktidarın baskı politikalarını en uç şekilde taşıyan biriydi. Erdoğan ve Bahçeli de yaklaşık bir sene önce Soylu’nun istifasını geri çevirmiş ve ona büyük bir alan açmışlardı. Ama yeni süreçte görüyoruz ki ne Erdoğan, ne de Bahçeli Soylu’yu bir savunma çabasına bile girmiyor. AKP sözcüleri de Erdoğan’ın işaretini alıyor ve Soylu’yu Peker ile olan tartışmalarında yalnız bırakıyor. Erdoğan bu meselenin Soylu için iyi bitmeyeceğini ve bir istifaya kadar gideceğini görmüş olabilir. Daha küçük bir ihtimal de Peker’in videolarının organizasyonuna bir şekilde Erdoğan’ın yol vermiş olmasıdır. İki türlü de Soylu’nun o çok kritik görülen konumunu bir daha geri alamayacak şekilde kaybettiği ortada. Yine her iki durumda da AKP- MHP rejimi için bu suçları bireylerden ibaret ilan edip, sıyrılmaları artık mümkün değil.
 
Peki bu tartışmanın bizler için sonuçları neler olmalı? Birincisi, siyasi iktidarın parçalarının ne kadar hassas bağlarla birbirine bağlandığı açık. Öyle ki Peker’in tüm videolarını tetikleyen olay, kendisinin Türkiye’ye dönüş planlarının boşa çıkmış olmasıdır. Ortada politik/ideolojik bir meselenin kırıntısı bile yok. 
 
Erdoğan ve Bahçeli açısından en olası ihtimal bu süreçten kendilerini uzak tutup en az yara ile sıyrılmayı ummak gibi görünüyor. Ama Soylu’nun etkisinin bu kadar kırılmasının yalnızca kişisel sonuçları olamaz. Siyasi iktidarın muhalefet üzerinde kurduğu ‘Her şeye gücüm yeter’ algısı da bu süreçle birlikte tuzla buz oldu. AKP herkesin gözünde artık gerçekten olduğu gibi, yani kişisel çıkar hesaplarının oradan oraya savurduğu sağcı bir koalisyon olarak görünmektedir. Tanıdıklara sağlanan ayrıcalıklar, örtbas edilen adi suçlar, her türlü mafyatik yapılanmayla ilişkiler ve zincirin son halkası da çürümüş ‘gazeteciler’... Saray- AKP- MHP ittifakının çıkar çevrelerini idare etmekten öte toplum adına siyaset yapma şansı kalmadı…
 
Siyasi iktidar bir kere böyle görünmeye başladı mı aynen Soylu’nun durumunda olduğu gibi geri dönüşü kalmamıştır. Tüm olanlar Erdoğan’ın Soylu’yu tasfiye operasyonu bile olsa, buradan daha güçlenmiş bir siyasi iktidar yapısının çıkamayacağı da açık. Bu sürecin iktidarın baskı gücünün daha da yoğunlaşmasının bir adımı olduğu ise kesinlikle söylenemez.
 
Bu sürecin sonunda bile hala ‘faşizmin gelişini’ tartışmaya çalışanlar olduğunu da görüyoruz. Hem iktidarın her türlü kriz hali kabul ediliyor, hem de bu kabullerden bile faşizm değerlendirmelerine kanıt çıkarılmaya çalışılıyor. Böyle değerlendirmeler maalesef kavramların tüm ağırlıklarını ve somut durumlar içindeki anlamlarını yok ediyor. Güncel durum bize yörüngedeki birkaç mafyanın basit çıkar çatışmaları nedeniyle İçişleri Bakanı’nın başını yiyebildiğini gösteriyor. Bu kadar parçalı bir iktidar yapısının faşist bir rejime yürüyebilme imkanı olduğunu düşünmüyoruz.