İkizdere’de köylüler yapılmak istenen taş ocağına karşı direniyor. Deniz gibi yeşilin içinden çıkanlar, o dik yamaçlara oturanlar direniyor. İş makinelerinin ve Jandarma’nın önüne barikat oluyorlar.
Onlardan dinliyoruz, artık ‘Size iş verilecek, köyünüz gelişecek, yatırım gelecek’ sözlerinin bir önemi yokmuş. Öğrenmişler ki ‘İş, aş, yatırım’ bir yalan. Açılan madenler, taş ocakları, türlü türlü santrallerin kimseye yararı olmuyor. Bunu biliyorlar. Evlerinin yanındaki ormanlar ise yok edilecek, bunu da biliyorlar. Deneyimleri keskinleşmiş, o nedenle o kadar dirençliler. Biber gazları, itiş kakış, gözaltılar direnişi durduramıyor, dimdik yamaçlarda oturuyorlar işte. Kapitalizmin demir eli oraya kadar uzanmış ama şimdilik hiçbir ağaca dokunamıyor.
İkizdere’deki direniş Cengiz Holding’de cisimleşen doğa yağmacılığına ve özünde de kapitalizmin sonuçlarına karşı önemli bir direniş. Toplum da oradaki direniş azmini ve görüyor ve gündemine alıyor. Cengiz, beşli çete ve tüm sermaye eninde sonunda yenilecek, ağacına suyuna sahip çıkanlar kazanacak.