Cumartesi aşı karşıtlarının İstanbul’da düzenlediği miting, aşı karşıtlarının sosyal medyada şimdilik yüksek çıkan seslerinin geniş kesimlerin sesi olmadığını gösterdi.
Aşı karşıtlığı, geniş bir çerçevede kapsadığı fikirlerin tüm tutarsızlıklarına rağmen gündemde kalmayı sürdürüyor, insanların aşı olmalarını engelleyemese bile fikirsel olarak etkiliyor. Bu nedenle de ele alınmayı hak ediyor.
Mitingle ilgili bir çırpıda sayılabilecek bazı net tutarsızlıkları var. Aşılara ve ilaçlara karşı çıkanların bir bölümünün amacı kendi ‘alternatif tıp’ ürünlerinin reklamını yapmak. Bağışıklık güçlendiriciler diye geçen bu ürünler hem ‘doğal’, hem de ‘Anadolu kültürüne uygun’ diye pazarlanıyor. Karşıtların bir bölümü tüm temel itirazlarına rağmen yerli aşı Turkovac’ı bekliyor. Yani dünya çapındaki komployu görenler milliyetçiliği aşamıyor. Aşı karşıtları salgının başındaki gibi hastalığın varlığı reddetmiyor ama ne yapılması gerektiğiyle ilgili de somut bir argüman üretemiyor. Konu bazen maskenin, aşının ve ilaçların bir işe yaramaması oluyor, bazen tüm bunları insanların öldüren asıl sebepler olduğu söyleniyor. Mesafe ve izolasyon önlemleri bazen büyük bir planın oldukları için, bazen de insan haklarını kısıtladıkları için eleştiriliyor. Tüm çelişkili itirazlar toplamının sonucunda ise ortaya çıkan tek söz ‘Kimsenin bize karışmadığı eski hayatımızı geri istiyoruz’ oluyor.
Aşı karşıtlarının eleştirileri bir bütün olarak düzeni, ilaç tekellerini, dünyayı kendi çıkarlarına göre organize eden sermaye güçlerini hedef alıyormuş gibi görünüyor. Ama gerçekte bunun tam tersini yapıyor. Kapitalizmin dünya çapında çıkardığı bir kriz, yine düzen güçlerinin kendi planlarına bağlandığında hiçbir çıkışı, çözümü olmayan bir noktaya geliniyor. Düzen güçleri, hiç kimsenin yenip değiştiremeyeceği bir konuma oturtuluyor.
Bu bakış açısı bizimkinin tam karşısındadır. Kapitalizmin krizleri komplocu oyunlar değil, sistemin kendi içindeki çelişkilerinin bastırılamayıp yüzeye vurmasıdır. Önümüzdeki yıllarda da buna benzer krizlerin gittikçe sıklaşacağı ve derinleşeceği ortada. Ancak aşı karşıtlığı ve getirdiği eğilimler, ileride daha çok yüz yüze geleceğimiz iklim krizine yönelik de çok tehlikeli bir bakış olacak. Kapitalizmin krizleri karşısında sloganımız ‘Eski krizsiz zamanları geri istiyoruz’ değil, ‘Krizlerin sebebini temelinden ortadan kaldıracağız’ olmalıdır.