Bundan 6 yıl önce Suruç’ta Kobane ile dayanışma etkinliği yapan 33 genç IŞİD saldırısıyla öldürüldü, 104 kişi de yaralandı. Uzun zaman sonra ilk kez sosyalistlere bu düzey bir saldırı yapılmıştı. SDGF öncülüğünde IŞİD’e karşı Kobane’ye dayanışmaya gidenler, bu saldırıya iktidarın gözleri önünde uğradı. Sonradan ortaya çıkan bilgiler saldırganlara nasıl yol verildiğini, polis ablukası altındaki yerlerde ellerini kollarını sallayarak nasıl dolaşıldığını ortaya çıkardı.
Bu saldırı, 7 Haziran seçimlerinin ardından tek başına iktidar olamayan AKP’nin açıkça uyguladığı bir iç savaş denemesiydi. Koalisyonlar gelmesin diye IŞİD geldi, bombalar geldi. Suruç yetmedi Ankara’da da saldırdılar. O dönem neler duyduk. Patlamaların ardından “Oylarımız arttı” diyen başbakan gördük. Sorumluluklarını kabul etmediler ancak tüm söylediklerimizi kanıtlayan açıklamalar yaptılar. Bu bombaların, açık şiddet tehdidinin zoruyla 1 Kasım’da yeniden iktidar oldular.
Bugün yine AKP’nin önemli oranda güç kaybettiği bir dönemdeyiz. Bu dönemde HDP’ye yapılan saldırılar akla hemen Suruç Katliamı’nı, 10 Ekim’i getiriyor. AKP yine güç kazanmak için katliamlara sırtını dayayacak mı? Bu tartışmalar hala devam ediyor. O zaman devlet içinde yeni ittifaklar kurulabildi, karanlık güçler bir bütün olarak bu saldırıların arkasında durdu. Bugün böyle bir ittifak tekrar kurulabilecek mi göreceğiz.
Ancak şunu da bilelim, yerel seçimlerde de benzer tartışmalar vardı. Ancak AKP seçimle kaybetti. Yani her dönem aynı şeyler yaşanmadı. Güç toplamak için elbette her şeyi deneyecekler. Ama neyi deneyeceklerini, imkanları ve olasılıkları anlamaya çalışmalıyız.
Son durumda barış sürecini de, IŞİD saldırılarını da görmüş olan bu toplum iktidarın her yaptığını mutlaka aynı şekilde değerlendirmeyecektir. Aynı politikalar aynı sonuçlar doğurmayabilir. Biz iktidarın hamlelerini doğru anlayıp buna göre mücadelemizi şekillendirmeliyiz. Ancak bunu beklemeden de kendi politikamızı toplumsallaştırmanın yoluna bakmalı, mücadelemizi ilerletmeliyiz.